Aydın
Aydın İli
Türkiye’nin batısında yer alan illerimizden birisi olan Aydın ili, ülkemizin Ege Bölgesinde yer almaktadır. Ege Denizine kıyısı olması, Büyük Menderes nehrine sahip olması ve turizm açısından (Kuşadası, Didim) Türkiye’nin önemli noktalarından birisi olması Aydın’ı çok kritik bir şehir haline getirmiştir. Büyük Menderes nehri ve ovasından dolayı tarım açısından da oldukça gelişmiş bir durumdadır.
Türkiye’de ilk demiryolu kurulan şehir Aydın’dır ve Türkiye’nin en uzun tüneli yine buradadır. Aydın’da çok sayıda tarihi eser bulunur. 2010 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle birlikte 17 ilçe, 36 belediye ve 492 köy vardır. Binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir.
Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir. Günümüzde yüz binlerce turist Aydın’ı ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.
Aydın Tarihçesi
Hititlerden başka Spartalılar ve Perslere de ev sahipliği de yapmıştır. Ardından Büyük İskender hakimiyeti altına girmiştir. Roma İmparatorluğuna da ev sahipliği yapan Aydın tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. 11. yüzyılda Türklerin hakimiyeti altına giren Aydın sonrasında Bizans hakimiyetine girmiştir. 1280 tarihinde önce Menteşe Beyliği sonrasında ise Aydınoğlu Beyliği ele geçirmiştir. Bu tarihten sonra bu bölgeye Aydın Güzelhisar denilmiştir. Sonraki zamanlarda ise Aydın olarak kalmıştır.
Lidya döneminde, Tralles kenti, Karya, Kilikya, İran, Suriye ve Uzak Doğu’dan gelen ticaret mallarının toplandığı ve Ege limanina gönderildiği dağıtım merkezi durumundaydı.
Frigler, Anadolu’da ilk büyük devleti kurdular. M.Ö. 1200 yılında Büyük Menderes’in yukarı platosuna yerlestiler. Frigler’in Trak Kavimleri’nden olduğu İliryalılar’ın saldırısı üzerine Boğazlar’dan geçerek geldiklerini, Hitit Krallığı’nı yıktıkları biliniyor.
M.Ö. 5. yüzyılda İran’dan gelen Persler‘in istilası sonucunda doğu kültürü ile tanışan Batı Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi oluştu.
M.Ö. 1.ve 2. YY.da Roma yönetimi altında kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelişmeler gösterdi. Romalilarin yerel kültürü benimsemeleri, kaynakları, yolları ve ticareti geliştirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralles, Aphrodisias kalkindi, büyük boyutlu anıtsal yapılarla donatıldı.
10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kırsal alanları hemen hemen boşalmış olarak buldular. Aydın Beyliği’nin hükümdarları kültür, sanat ve bilim hayatına önem vermişlerdir. Yörede günümüze ulaşan cami, medrese, türbe gibi mimari eserlerin yanısıra günümüze ulaşan ve çeşitli kütüphanelerde bulunan değerli el yazma eserler bulunmaktadır.
Aydınoğulları Beyliği, 14. YY.’in sonlarında Osmanlı Devletine katılmıştır. 1425 yılında II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında bir çok ayaklanmalara sahne olur. II.Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867′de ise vilayet olur. Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919′ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919′da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır.
Aydın Nüfusu
2012 yılında yapılan nüfus sayımına göre Aydın ilinin nüfusu 1.006.541′dir. Bu nüfusun 611.846 şehirde, 394.695′i kırsal alanlarda yaşamaktadır. 1997 nüfus sayımına göre 897.821 olan genel nüfusun 431.304’ü köylerde yaşamaktadır. Kentlerde yaşayan nüfusun bir kısmının da tarımla uğraştığı göz önüne alındığında, toplam nüfusun % 57’sinin (511.758) tarımsal nüfus olduğu görülür.
Aydın İlçeleri
Bozdoğan
Büyük Menderes havzasının güneyinde Akçay’ın suladığı ovanın yanında yükselen Madran dağı eteklerindeki iki tepe üzerine kurulmuştur. Aydın’a 76 km. uzaklıktaki ilçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Bazı kaynaklara göre Bozdoğan’ın 13.yy sonlarında kurulduğu ifade edilmekle birlikte, yöredeki tarihsel yapı kalıntıları ve buluntular çok eski çağlara aittir. Daha sonraki Roma, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin izlerini taşıyan eserler de vardır. Koyuncular köyü yakınında bulunan Neopolis, Kavaklı köyü yakınındaki Bargasa yerleşmeleriyle Körteke kalesi, Örtülü ve Konaklı köylerindeki Sarnıçlar ve Kemer Köprüsü bunların başlıca örnekleridir. Kemer Barajı gölü çevresi, Mardan dağı gibi birçok doğal güzelliklere sahiptir. Mardan dağı eteklerinden çıkan memba suyu ünlüdür. Serin yaylaları, bol suları ile yeşil turizme açık yöre, her yana serpilmiş çeşitli kültür eserleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Ekonomi tamamen tarıma dayalıdır. Başta zeytin, incir, üzüm, pamuk, kendir olmak üzere her çeşit meyve ve sebze yetiştirilir. İlçede Büyük Menderes ırmağının kolu olan Akçay üzerinde bulunan Kemer Baraj Köprüsü, Bozdoğan-Akhisar köyü sınırları içinde Akçay suyu üzerinde tek gözlü olarak inşa edilmiş olan Kemer köprüsü, Bozdoğan-Altıntaş yolu üzerinde Armutalan Köprüsü, Körteke kalesi ile Piginda antik kenti bulunmaktadır.
Buharkent
Aydın il merkezinin 86 km. doğusunda İzmir-Denizli karayolu üzerindedir. Anayol üzerinde bulunması ticaret ve sanayileşme hareketlerinde gelişme sağlamaktadır. Buharkent 1902 yılında, modern bir planlamayla ve Burhaniye adıyla kurulmuştur. Bağımsızlık Savaşı’nda işgalci düşmana ilk kurşunun atıldığı yer olan Çubukdağ’a izafeten Çubukdağ olarak da anılmaktadır. İlçede Kızıldere kaplıcaları bulunmakta olup, ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarım içinde büyük payı olan sulu tarım, sulama kanalı yapılmadan önce, ancak Menderes akarsuyunun hemen kıyılarında yapılabiliyordu. O dönemin en belirgin özelliği incir bahçelerinin çokluğuydu. Yapımına 1960 yılında başlanan DSİ sulama kanalından 1995 yılında su verilmeye başlanmasıyla, ekonomik canlılık buna paralel olarak artmıştır. Yalnızca akarsu kenarında yapılabilen tarım geniş alanlara taşınma imkanı bulmuştur.
Çine
Büyük Menderes Havzasının güneyinde, Çine Çayının suladığı yeşil alanlara bakan Mardan dağının güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Aydın il merkezine 38 km. uzaklıktadır. Çine, Antik Karya ve İonya bölgelerini birbirine bağlayan geçit üzerinde olması nedeniyle Aydın’ın eski ve önemli yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde Muğla Livası’na bağlı olan Çine, Tanzimat’tan sonra Muğla’dan ayrılarak Aydın’a bağlandı. Bu dönemlerde, günümüzdeki ilçe merkezi olan Çine, Kıroba adlı küçük bir köydü. II. Abdülhamid zamanında Filibe, Çırpan, Zara yerlilerinden kalabalık bir göçmen grubunun bölgeye yerleşmesi nedeniyle Kıroba’nın adı Hamidabad oldu. Ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin ve yer fıstığı yetiştirilir. Sanayii, çırçır, zeytinyağı gibi tarıma dayalı işletmelerin yanında, maden işletmelerinden oluşmaktadır. Seramik sanayinin ana girdisi olan maden rezervleri ve bunları işleyen fabrikalar ilçe ekonomisinin önemli bir dalını oluşturur.
Didim
Merkez ilçeye 123 km. uzaklıktadır. Büyük Menderes delta ovasının güneyinde, Altınkum Plajlarına çok yakın antik Didyma kentinin kenarındadır. Tarihi belgelere göre, Atina Kralı Kadros’un oğlu Neleus önderliğindeki bir grup İon tarafından kuruldu. Yöreye sırası ile Selevkoslar, Bergamalılar ve Romalılar hakim oldu. Kent,; Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizansın elinde kaldı. Selçukluların yöreye egemen olmasından sonra XII. Yüzyılda Menteşeoğulları Beyliği sınırları içinde kalan kent, bu beyliğin başkenti oldu. 1415 yılında Osmanlıların hakimiyetine girdi. Mayıs 1990’da ilçe ünvanına kavuşan Didim’de turizme yönelik el sanatları oldukça gelişmiştir. Küçükbaş hayvancılık, tarım, kıyı şeridinde her mevsimde balıkçılık yapılabilmektedir. Didim gerek denizinin, plajlarının güzelliği ve gerekse tarihi zenginlikleri nedeniyle yılın her ayı yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. 1960’lı yıllarda küçük bir yerleşim merkezi olan ilçe; turizme verilen önemle birlikte büyük bir gelişme ve nüfus artışı göstermiştir. Eski ismi “Yenihisar” olan ilçe, yöre halkının isteğine uyularak 9 Nisan 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararla Didim olarak değiştirilmiştir. Apollon Tapınağı Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabona göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan tapınak antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi.
Germencik
Aydın il merkezine uzaklığı 22 km’dir. Büyük Menderes havzasının verimli ovasının üzerinde yeralır. Dolma bir arazi üzerindedir. Germencik’in en eski yerleşim alanı, Ortaklar’ın 4 km. yakınındaki antik Magnesia kentidir. M.Ö. 7. yüzyılda Yunanistan’ın Magnesia yöresinden gelen Aiolialı’lar tarafından kurulduğu söylenir. Bizanslılar döneminde psikoposluk merkezi merkezi olan kent, Aydınoğulları Beyliği varislerinden Hıdır Bey aşireti tarafından bugünkü yerinde İğneabad adı altında kuruldu. Osmanlı idaresi altındayken Değirmencik olan yerin adı, zamanla Germencik olarak değişti. Tarıma dayalı ekonomisinde Türkiye’nin en önemli ihraç ürünlerinden başta incir olmak üzere, pamuk, zeytin, meyan kökü ve susam yetiştirilir. Son zamanlarda sera sebzecilik, hayvancılık ve bilhassa tavukçuluk ile yumurtacılık ilçede ekonomik bir etkinlik kazanmıştır. Kaplıca kaynakları oldukça zengindir. Buna sebep ilçeden Söke’ye doğru uzanan bir fay çizgisiyle bağlı olan çatlakların olmasıdır. Çamköy’de sıcaklığı 60 dereceyi bulan çamur kaplıcası da; insan vücudundaki birçok ağrıların yanı sıra, bilhassa romatizmaya iyi geldiği söylenir.
İncirliova
M.Ö. XIII. Yüzyılda, bölgeden Hitit egemenliği kalkınca, yöreye sırasıyla; Frigler, Lidyalılar, İonlar, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar egemen olmuşlardır. Bir ara Bizanslılar tarafından tekrar 1096’da geri alınmışsa da, Menteşe bey tarafından 1280 tarihinde kesin olarak Türk hakimiyetine geçmiştir. 1310 yıllarında Aydınoğullarının olan topraklar, 1426’da II.Murat tarafından kesin olarak Osmanlı Devletine katılmıştır. 1400’lü yıllarda, Ahiler döneminde, gelen bir grup insan, bugünkü adı Kardeşköy olan Saray Çukur (Bir söylentiye göre Kazma Çukur) mevkiinde yerleşen Madanoğlu ailesi tarafından İncirliovanın ilk temeli atılmıştır. Tarım ve hayvancılık nedeni ile bulundukları yerin çevresine yayılan o günkü insanlarımız, sulak olduğu için önceleri adına Karapınar dedikleri bu yere; zamanla bataklıklar kuruyup yerlerinde incir ağaçları çıkmaya başlayınca, halk buraya 1934 yılında, İncirliova ismini takmıştır. Ekonomisi tarım ve buna bağlı sanayi işletmelerine dayalıdır. Özellikle sebzecilikte ülke genelinde oldukça söz sahibidir. Seracılık ve bal üretiminde büyük gelişme içindedir. Büyükbaş hayvancılığının yanı sıra tavukçuluk ve yumurtacılık son yıllarda gelişme halindedir.
Karacasu
Antik devirde şimdi Karacasu’nun yerine Gordio Teichos kenti vardı. Karacasu’nun eski ismi olan Yenişehir bu kentin üzerinde inşa edildi. Oğuz Han’ın oğullarından Aymür aşiretine bağlı Karasu Boyu kentin bulunduğu yere yerleşti. Bu isim tanzimattan sonra Karacasu olarak değişti. Kayralıların egemenliğindeki kent M.Ö. 189’ da Romalıların eline geçen kent, imparatorluğun ikiye bölünmesiyle Bizanslıların oldu. Selçukluların hakimiyetine giren bölge son dönemlerde Menteşe Beyliği’ne bağlandı. Sırasıyla Aydınoğulları Beyliğine ve Osmanlıların hakimiyetine girdi. Denizden yüksekliği fazla olduğundan Akdeniz ikliminden farklı olarak yayla özellikleri gösterir. Baba dağı yamaçlarındaki kalker yapının dönüşümüyle meydana gelen mermerler; Aphrodisias antik kentinin kurulmasında ve buradaki heykelciliğin gelişmesinde etkili olmuştur. Başlıca geçim kaynağı elma ve zeytinle birlikte, incir, üzüm, nar, narenciye, kestane, badem, şeftali, sebze, tahıl ve az da olsa pamuk ile tütündür. Topraktan imal edilen testi, çömlek ve turistik eşyalar; yayla turizmi ve Aphrodisias antik gelen yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Karpuzlu
Tarihi M.Ö. 340 yıllarına dayanır. İlçenin batısındaki tepe üzerinde Pers Valisi Mousolus’un Kız Kardeşi Ada’nın Halikarnas’tan kovularak buraya yerleşmesiyle Alinda Kenti olarak kurulmuştur. Daha sonraları hızla gelişen kent, günümüzde granit kesme taşlardan yapılmıştır. İlk önce Dalamanlı mevkiinde kurulan ilçe, daha sonra bu antik kentin güney doğu eteğinde Demircidere olarak kurulmuştur. Kasaba, daha sonraları, bölgenin bucak merkezi olmuş, Cumartesi günleri kurulan pazarı ile de alışveriş merkezi haline gelmiştir. Demircidere cumhuriyetimizin ilk kadın muhtarını seçen bir köy olması ile de ünlüdür. Belediye teşkilatının 1971 yılında kurulmasıyla kasaba olmuş ve bulunduğu ovanın ismi olan Karpuzlu ismini almıştır. Halkının geçim kaynağı tarımdır. Dağları zeytin ve ormanlarla kaplı olan ilçenin ova kesimi verimli topraklara sahiptir. Süt inekçiliği ve arıcılık gelişmiştir. Sebze üretimi ilk sıradadır. Son yıllarda seracılığa geçilmiştir. Sanayi yeterli düzeyde değildir.
Koçarlı
Eski bir yerleşim merkezi olan Koçarlı; M.Ö. 1200 yıllarında, önce Yunanistan’dan gelen Dorlar’ın yönetimi altına girdi. Daha sonra Karialılar kenti ele geçirdiler ve Akmescit köyünün kuzeyindeki yörede Amyzon kentini kurdular.1200’lü yıllarda Selçuklular ve Menteşeoğulları bölgeye hakim oldu. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlandı.1520’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cihanoğullarına verildi ve bir fermanla 1715 yılında Koçarlı aşireti bölgeye yerleştirildi. Önceleri köy iken 1837’de bugünkü yerine taşınarak “Ayan”, 1946’da ilçe merkezi olarak belediye teşkilatı kuruldu. Halk geçimin tarımdan sağlar. Çok kaliteli pamuk ve narenciye üretilmektedir. Zeytin başta olmak üzere çam fıstığı, buğday, üzüm, sebze, mısır, arpa, ayçiçeği, incir, kestane tarım ürünleri içinde önemli yer tutmaktadır. Dağlık kesimlerde arıcılık ve hayvancılık yapılmaktadır. Uranyum yatakları olan ilçede, Alüminyum fabrikasının yanı sıra tarım alet, pamuk, çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.
Köşk
Köşk’ün Etiler zamanında kurulduğu sanılmaktadır. Zamanla Lidyalıların, Kayralıların, İonların göç ve saldırılarına uğrayan kent, M.Ö. 281 yılında Suriye Kralı Selevkos’un eline geçti. Selçuklular zamanında Fındıklı şehri olarak anılıyorlardı. Aydınoğullarının eline geçen kent, 1390 yılında Osmanlı devletine bağlandı. Eski zamanlarında Sandıklı olarak bilinen ilçe, 1653 yılındaki depremle Göçük ismi ile anılsa da daha sonra Köşk ismini almıştır. 1876’da bucak olan Köşk, 1932 yılına kadar Belediye idi. 1958 yılına kadar muhtarlık olarak yönetildikten sonra, Mayıs 1990 da ilçe ünvanına kavuştu. Meşe, palamut, çam ormanlarının yanı sıra başta kestane olmak üzere, zeytin, incir, ceviz, nar, ayva, kiraz, elma, üzüm yetiştirilir. Ovaya doğru inildikçe narenciye, şeftali, sebze, pamuk, susam, mısır, buğday, kavun, karpuz halkın geçim kaynağıdır. Arıcılık ve süt inekçiliği son yıllarda gelişmiştir.
Kuşadası
İzmir, Selçuk, Pamucak, Meryem Ana, Pamukkale, Didim, Bodrum, Marmaris gibi turistik ve tarihi yerlerin merkezi durumunda oluşu, ayrıca Sisam Adsıyla karşı karşıya bulunuşu nedeniyle en önemli turistik merkezlerden birisidir. İstanbul’dan sonra ikinci büyük deniz kapısıdır. Kuşadası İonya tarihi ile birdir. Yılancı Burnu denilen yerde Efes’e bağlı Neopolis ismi ile kurulduğu sanılmaktadır. Burada Etiler, Kayralılar hüküm sürdüler. M.Ö. 5. yy başlarından itibaren sırasıyla Persler, Atinalılar, Makedonyalılar ve Selevkosların egemenliğine giren Kuşadası, M.Ö. 64’de Roma’ya bağlandı. M.S. 395 yılında Bizans egemenliğine giren Kuşadası, Efes limanının Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar yüzünden kapanması ile Efesli tüccarların yeni limanı olmuştur. Venedik ve Cenovalılarla ticaretin yapıldığı dönemlerde, yeni iskele anlamına gelen “Scalanova” ismi ile anıldı. 13. yy. ikinci yarısında Selçuklu türk Beylerinin idaresi altındayken, 1413’de Osmanlı egemenliğine girmiş, Sadrazam (Öküz) Mehmet Paşa tarafından imar edilmiştir.Müslüman Türkler önceleri Kuşadası yakınlarında Pilavtepe eteklerinde Andızkule’de otururlardı. İlçenin simgesi olan Güvercin Ada’daki kale 1834’de yapıldı. Kuşadası adı buradan gelmektedir. İlçe ekonomisindeki temel sektör hiç şüphe yok ki turizm ve buna bağlı olarak gelişen ticaret ve hizmetleridir. Söke ve Selçuk karayolları ile her iki yönde bağlı oluşu, Adnan Menderes Hava limanına yakınlığı, kruvaziyer turizmine uygun limanı ve uluslararası yat limanının bulunması Kuşadası’nı turizm yönünden daha önemli hale getirmiştir.
Kuyucak
M.Ö. 2000 yıllarında Hitit egemenliğinde olan ilçe, M.Ö.1200 yıllarında Lidyalıların hakimiyetine girdi. Sırasıyla Pers, Roma, Bizans ve Selçuklular yönetimine geçen yöre 1425 yılında Osmanlı Devletine bağlandı. Kent; asırlarca Aphrodisias ile Efes arasında yolculuk yapan askeri birlikler ile ticaret kervanlarının yerleşim yeri olarak ünlü idi. Kuyucak ismini nereden aldığına dair halk arasında iki rivayet vardır. Bir zamanlar bu köyde yaşayan Yörükler, birbirlerine oturdukları yerleri tarif ederken, iki tepe arasında bulunan Kuyucak’ı işaret ederek “Biz karşıkı koyakta oturuyoruz” dediklerinden, zamanla “Koyak” değişerek “Kuyucak” olmuştur. Bir başka rivayete göre de: Susuzluk çeken halkın açtığı kuyuların çokluğu nedeniyle yöreye “Kuyuçok” adı denildiğinden, bu zamanla “Kuyucak” ismini almıştır. Ekonomisinin temeli tarıma, hayvancılığa ve orman ürünlerine dayanır. Son yıllarda elmacılık, şeftali ve çilek gelişmiştir. Küçük kapasiteli de olsa ilçede çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.
Nazilli
Nüfus yönünden Aydın’ın en büyük ilçesidir. Ülkemizdeki birçok il merkezinden nüfusça daha kalabalıktır. M.Ö. 546’da Lidyalılar’ı yenen Persler bölgeye egemen olmuş, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından Makedonya topraklarına katılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Selçuklular Anadolu’ya gelince, Nazilli ve çevresi Türk-İslam uygarlığının etkisi altına girmiştir. Bu dönemden sonra bölgeye oğuz boylarına bağlı çeşitli oymaklar yerleşmiştir. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlansa da daha sonra Aydınoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1425’te tekrar Osmanlı hakimiyetine bağlanmıştır. Osmanlı zamanında alışveriş merkezi olması sebebiyle Pazarköy, sonraları Nazlıköy olarak anılmıştır. İlçe merkezi Kestel köyü iken, Nazilli’nin gelişme göstermesi üzerine 1831’de merkez Nazilli olmuştur. 1937 yılında açılışını Atatürk’ün yaptığı aşağı Nazilli’de kurulan Basma Fabrikası; bu kesimin ve sanayinin hızla gelişmesini sağladı. Bölge tarımı da fabrikadan etkilenerek, pamuk üretimi bilimsel bir temele oturmuş ve üretimde önemli artışlar sağlanmıştır. Sahip olduğu ulaşım kolaylıkları ve bereketli toprakları nedeniyle tarım çok önemlidir. Aydın il merkezinden sonra sanayide en gelişmiş ve sanayileşme hızı en yüksek olan ilçesi Nazilli’dir. Geçmişteki el dokumacılığı günümüzde hemen hemen kalmamıştır. Son yıllarda tavukçuluk, yumurtacılık, çilek ve seracılık önemli gelişme süreci içine girmiştir.
Söke
M.Ö. 5000 yılından itibaren yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak Hititlerin egemenliğine giren bölge, M.Ö. 1200’de Kayralıların yurduydu. Sırasıyla İonlar, Lidyalılar ve Perslerin yönetimine girdi. Büyük İskender’in Anadolu’ya gelmesiyle Makedonyalıların, peşinden Roma ve Bizans egemenliklerinde kaldı. Malazgirt Zaferin’den sonra Türk dönemi başladı. Aydınoğulları beyliği zamanında yerleşen Türkmen Boylarından birinin beyi olan, Süleyman Şah tarafından dedesi Söke Bey adı bölgeye verildi. Yöre 1451’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 1891’de Belediye olan Söke; Türkiye’nin en önemli pamuk üretim alanlarındandır. Çevresindeki zengin ve tarıma elverişli topraklardan elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. Zeytin ve incir halkın geçim kaynakları arasındadır. El sanatları oldukça gelişmiştir. Dağ köylerinde ormancılık, arıcılık, Bafa gölünde ise balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi yönünden büyük ölçekli fabrikalara sahiptir.
Sultanhisar
İlk kurucuları Hititlerdi. Daha sonra Frigler ve Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. yy2da yöre Perslerin hakimiyetine girdi. M.Ö. 264-238 yıllarında meydana gelen deprem felaketi sonucu halk, Nysa’yı terk ederek şimdiki Sultanhisar’a göç etti. Sırasıyla Makedonya, Selevkkos ve Bergamalıların yönetiminin ardından bu topraklar M.Ö. 64’de Roma İmparatorluğunun egemenliğine girdi. Bizans döneminden sonra çevreye Menteşeoğulları hakimdi. 14. yy başlarında 1308’de Aydınoğulları Beyliğinin eline geçen kent 1390’da Osmanlıların oldu. Ankara Savaşı’ndan sonra bir süre daha Aydınoğulları’nın egemenliğine girse de, 1425 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katıldı. Aydın Bey’in “Nilüfer Sultan” isimli kızı ilçeyi; “Hisar”ı olarak kabul ettiğinden “Sultanhisar” isminin buradan geldiği söylenmektedir. İlçenin güneyi verimli Büyük Menderes toprakları üzerindedir. Bu nedenle halkın geçim kaynağı genellikle tarıma dayalıdır. Seracılık oldukça gelişmiştir. Aydın2ın en çok portakal ve şeftali yetiştiren ilçesidir. Başlıca sanayi kuruluşları zeytinyağı ve çırçır fabrikalarıdır. İzmir-Afyon demiryolu ve İzmir-Denizli Karayolunun kentin içinden geçmesi, ulaşım ve ticareti olumlu yönde etkiler.
Yenipazar
M.Ö. 7. yy’da Kimmerlerin istilasına uğradıktan sonra Lidya ve Perslerin dönemini yaşadı. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca yöre Bizans topraklarında kaldı. Daha sonra Selçukluların hakimiyetine girdi. M.S. 1455 yılında Cihanoğulları aşireti tarafından, Donduran köyünün sınırları içinde, o dönemin bir psikoposluk merkezi olan antik Ortasia Harabelerinin 5 km. batısında Telozlar Mevkiinde kuruldu. Yörede çıkan sıtma hastalığından sonra halkın kaçarak şimdiki bulundukları yere geldikleri bilinmektedir. Çevredeki köylülerin bir pazaryeri olduğundan ve birbirlerine “Haydi yeni kurulan pazara gidelim” dediklerinden “Yenipazar” ismini aldığı söylenir. Ekonomisi tarıma dayalı olup ayrıca sığır, koyun besiciliği ve arıcılık da yapılmaktadır. Çırçır ve zeytinyağı fabrikaları sanayi kuruluşları olarak sayılabilir. İçme suyu ilçe belediyesinin gelir kaynaklarındandır.
Aydın İli Kültür ve Turizm
Deniz Turizmi
Aydın ili, tarihi, kültürel ve doğal değerlerine sahip olmanın ötesinde, turizm faaliyetlerinin en yoğun olduğu Batı Anadolu’nun orta yerinde bulunmaktadır. Ayrıca, turizm açısından en önemli deniz sınır kapısına sahip olması, Aydın’ı, sektörün en gelişmiş illerinden biri haline getirmiştir.
Yat Turizmi
Kuşadası ve Didim marinaları bulunmaktadır.
Termal Turizmi
İlimizde turizmin çeşitlendirilmesi çalışmaları devam etmektedir. 2007 yılı başında Buharkent bölgesi “Buharkent Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ve Aydın Merkezde Ilıcabaşı’nı da içine alan İmamköy çevresi “Tralleis Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ilan edilmiştir. Aydın’da Alangüllü Kaplıcası, Natur-Med Davutlar Termal Kaplıcası ve Radon Termal Kaplıca Kür Merkezi bulunmaktadır.
Kongre Turizmi
Aydın ilinde bulunan 6 adet 5 yıldızlı otel ile 1. sınıf tatil köyü bünyesinde kongre turizmi amacıyla kullanılabilecek salonlar mevcuttur. İlin diğer turizm çekicilikleri de bunu destekler niteliktedir. Kuşadası Kongre Merkezi önemli bir merkezdir.
Yayla Turizmi
Kurşunlu Aydın merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta olup. Oldukça keyifli bir yürüyüş parkuru vardır. Paşa Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 25 km uzaklıkta olup eğimli bir yürüyüş parkuru vardır. Beşparmak Dağları (Bafa Gölü) Aydın merkezden yaklaşık 140 km uzaklıkta olup yer yer eğimli olmakla birlikte düzgün ve göl görünümlü yürüyüş parkuru vardır. Karacasu Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 120 km uzaklıkta olup yer yer eğimli yürüyüş parkuru vardır. Paşa Yaylası, Karacasu Yaylası ve Madran Yaylası potansiyel dinlence ve sportif turizm merkezleridir.
Dağ ve Doğa Yürüyüşü, Bisiklet Turizmi, Mağara Turizmi, Kamp Ve Karavan Turizmi, Kuş Gözlemi, Yaban Hayatı, Korunan Alanlar (Milli Parklar Ve Tabiat Parkları)
Aydın Ören Yerleri ve Müzeleri
Afrodisias, Afrodisias Müzesi, Alabanda (Araphisar), Alinda, Apollon Tapınağı, Aydın Arkeoloji Müzesi, Çine Arıcılık Müzesi, Gerga, Harpasa, Karacasu Etnografya Müzesi, Kuvâ-yı Milliye Müzesi, Magnesia, Mastaura, Milet, Milet Müzesi, Nysa, Priene, Tralleis, Yörük Ali Efe Müzesi, Otantika Etnografya Müzesi
Bazı Müze ve Ören yerleri ile ilgili kısa bilgiler;
Afrodisias
Aydın İli’ne bağlı Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir.
Apollon Tapınağı
Yenihisar ilçe merkezindedir. Didyma aslında bir antik kent değil, kutsal bir mahaldir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur.
Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır. M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır.
Aydın Arkeoloji Müzesi
İlimiz Merkez Ilıcabaşı Mahallesinde Bakanlığımıza tahsis edilen 15.000 metrekarelik arazi üzerindeki Aydın Arkeoloji Müzesi yapımına 2000 yılında başlanılmış ancak ödenek sağlanamadığı için bitirilememiş; 2011 yılında Bakanlığımız yatırım planına alınarak ödenek sağlanmış, 23.05.2011 tarihinde ihale edilerek 17.08.2012 tarihinde açılmıştır.
Milet Müzesi
Milet Müze Müdürlüğü, Aydın İli, Didim İlçesi, Balat Köyü yakınlarında bulunan Milet Antik Kenti içinde yer alır.1973 yılında hizmete açılan Müze Binasının zaman içinde statik yapısı bozulmuştur. Bu burumun can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmesi nedeniyle ziyarete kapatılmıştır. Eski Müze Binasının kapatılmasından sonra yeni Müze Binasının yapımı yönünde çalışmalar başlatılmış olup 1200 metrekarelik kullanım alanı olan yeni müze binası 2011 yılı mayıs ayında ziyarete açılmıştır.
Aydın’da Giyim Kuşam
Aydın Geleneksel Giyim
Aydın yöresi geleneksel giysilerin kullanımı hızlı kentleşme, modern yaşantı ve moda eğilimleri gibi nedenlerle gün geçtikçe azalmaktadır. Fakat çeşitli kutlamalarda, festivallerde ve özel günlerde geleneksel giysileri görmek mümkündür. Aydın’da şehirliler, Türkmenler, Aleviler, Yörükler olmak üzere farklı kültürel özelliklere sahip guruplar vardır. Bu guruplarda kadınlarda görülen ortak giysi parçaları şalvar, gömlek, üçetek, fermile ve zıbındır.
Geçmişte Kullanılmış Geleneksel Kadın Giysileri
Geçmişte kadınlar ayağa şalvar, üzerine de içlik adı verilen gömlekleri giyerdi. Gömleğin üstüne geniş kollu cepken giyilirdi. Peştemal adı verilen kırmızı çizgili ipek örtüler ise bele dolanırdı. Başa oyalı krep takılır üzerine üstlük adı verilen beyaz örtü örtülür.
Gömlek: Pamuklu ve ipekli dokumlardan dikilir. Yörük ve Türkmenlerde gömleğin boyu diz altına kadar iner. Bele kadar olan kısmı vücuda oturacak şekilde belden aşağısı ise büzgülüdür. 4-5 metre kumaştan dikilen gömleklerin yakası yuvarlak kesimli olup ön taraf göğüse kadar açıktır.
Şalvar: “Gönçek, don” gibi adlarla da anılan şalvarın uskufa ve çitareden yapılanlarına “koca don” denir. Koca donun ağı boldur ve diz altına kadar iner.
Üçetek: Yöredeki köylerde zıbın olarak da adlandırılır. Şehirde giyilenlerde daha çok simli ve ipekli kumaşlar kullanılır. Kırmızı, pembe, mor ve kahverengi kumaşlar tercih edilir.
Önlük- Göğüslük: Alevi kadınlar tarafından göğsü kapatmak için kullanılır. Yarım metre kumaştan yapılan önlük yuvarlak ve boyna paraleldir.
Kuşak: Üçeteğin beline sarılan kuşak, kenarlarına simden saçaklar ve püsküller takılarak süslenir.
Fermile/Fermene: Şehirde kadife, köylerde ise pamuklu kumaşlardan yapılır. Önü belden bir iki düğme kapatıldığı gibi genellikle açık olarak kullanılır.
Fes: Bordo veya kırmızı renkli olup başa giyilir. Alın kısmına maddi duruma göre gümüş veya altın paralar dikilir. Fesin tepe kısmında bulunan gümüştepelikten aşağı gümüş zincirlerle veya sim tellerle işlemeli püsküller akar.
Krep: Daha çok şehir merkezinde kullanılır ve kenarları iğne oyaları ile süslenmiştir. Kullanılan her iğne oyası motifinin ayrı bir anlamı vardır. Gelin başına biber oyalı krep takmışsa bu onun acı çektiğini, kaynanasından dert yandığını gösterir. Gül oyalı, karanfilli krepler ise mutlu olduğunu gösterir.
Uladu örtü: Saf ipekten yapılan uladu örtünün kenarları sim tel ve renkli iplerle işlenir. Fesin üzerine üçgen katlanılarak örtülen krepin üzerine örtülür. Fes işlemeli ise tepesindeki püskülü öne bırakılır.
Çeki: Genellikle ince kumaşlardan sarı, kırmızı, yeşil, siyah, mor olarak hazırlanır. Kare şeklinde kesilen kumaşlar 2-3 cm en kalacak şekilde katlanıp dikilir. Dikilmiş üç renk kumaş başın arkasına doğru sarılır ve arkada bir nevi örgü sistemiyle bağlanarak uçları sarkıtılır.
Çorap: Köylerde burun kısmı renkli iplerle nakışlı beyaz yün çoraplar giyilir.
Ayakkabı: Siyah gön papuçlar, topukları nalçalı ve altları kabaralı kunduralar giyilir.
Aydın İli Geleneksel Oyunları
Aydın Çocuk Oyunları
Alev Aldı Oyunu (Aydın), Dokuz Kiiremit Oyunu (Aydın/Buharkent), Rüzgar Gülü (Aydın/Nazilli), Patlangaç (Aydın/Bozdoğan-Yazıkent kasabası), Topaç Çıkarma (Aydın)
Aydın Halk Dansları
Erkek zeybek oyunları: Bayramlarda, kurtuluş günlerinde, düğünlerde, nişanlarda, sünnet düğünlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında ve kutlamalarda herkesin izleyebileceği geniş mekanlarda oynanan oyunlardır. Oyunlara en az iki zurna ve bir davuldan oluşan çalgı takımı eşlik eder. Oyunda tek zurna-davul kullanılmışsa usta oyuncular “ayağım dönmeyo” diyerek oyuna kalkmazlar. Erkek zeybek oyunlarında cura, bağlama, tambur, çoban düdüğü, dilsiz kaval, keman, klarnet, cümbüş gibi çalgılar da kullanılabilmektedir. Darbuka kadın çalgısı olarak kabul edildiğinden erkek zeybek oyunlarında kullanılmaz. Yiğitlik, mertlik, çeviklik, atılganlık, sağlam karakterlilik anlamına gelen zeybekliğin oyunları da aynı kavramlar üzerine kurulmuştur. Oyunlarda akılcılık hakimdir. Soğukkanlılık ve kararlılık vardır.
Aydın Zeybek Oyunları
Aydın Zeybeği, Yörük Ali Zeybeği, Gerali Zeybeği, Harmandalı Zeybeği, Ortaklar Zeybeği, Nazilli Zeybeği, Germencik İnova Zeybeği, Çine İki Parmak Zeybeği, Bayındır Koşması Zeybeği, Abdal Havası Zeybeği, Karaali Koşması Zeybeği, Soğukkuyu Zeybeği, Ataköy ( Damderesi) Zeybeği, Sabah Namazı Zeybeği, Kocaarap Zeybeği, Yağmur Yağdı, Kuruoğlu Zeybeği, Kerimoğlu Zeybeği, Kadıoğlu Zeybeği, Elifoğlu Zeybeği, Tahtacıoğlu Zeybeği, Hataboğlu (Hatipoğlu) Zeybeği, Sinanoğlu Zeybeği, Ödemiş Zeybeği, Muğla Zeybeği, Ağır Melas(Milas) Zeybeği, Eski Tavas Zeybeği, Yeni Tavas Zeybeği, Köroğlu Zeybeği, Ege Çiftetellisi (Kadın/Erkek), Mevlana (Kadın/Erkek), Sepetçioğlu (Kadın/Erkek)
Aydın Yöresinde Oynanan Kadın Oyunları
Düğün, nişan, sünnet düğünü, hıdrellez ve çeşitli eğlence toplantılarında oynanan oyunlardır. Kadın oyunlarına öncelikle cümbüş, darbuka, tef bazen de kemandan oluşan “çengi” adı verilen çalgı gurubu eşlik eder. Yöre kadın oyunları imkan bulunduğunda bağlama ailesi, kabak kemane, dilsiz kaval gibi sazlar eşliğinde de oynanır.
Halk Tiyatrosu
Aydın’da genellikle Karpuzlu ilçesi köylerinde görülen köy seyirlik oyunları asker uğurlamalarında, düğünlerde, bayramlarda oynanır. Büyük bir coşku içerisinde oynanan oyunlar, bu özel günlerin eğlence kaynağıdır. Oyunlar, genelde askerlik çağına gelmiş gençler tarafından oynanır. Seyirciler de bir şekilde oyuna dahil edilmeye çalışılır.
Çiftlik Oyunu, Deve Oyunu, Arap Oyunu, Sınır Taşı Oyunu, Gelin Kaçırma Oyunu, Ayı Oyunu, Köçek Oyunu, Gavur İmam Oyunu
Halk Müziği ve Müzik Araçları
Erkek İçin;
Aydın Zeybeği, Harmandalı Zeybeği, Eski Tavas Zeybeği, Ortaklar Zeybeği v.b.
Kadın İçin;
Harmandalı Zeybeği, Muğla Zeybeği, Fatma Gelin, İnce Mehmet
Aydın Yöresi Türküleri
Abalımın Cepkeni, Akşam Oldu Yakamadım Gazımı, Altı Kızlar, Atçalı Kel Mehmet Efe, Ayşem (Arabadan Atladım), Baba Aydın’a Vardın mı, Bir Zaman (Ey Şahin Bakışlı), Çaktım Çaktım Yanmadı, Denizlerin Kumuyum, Duman Da Vardır, Dumanı Vardır (Bozdoğan Zeybeği), Eğil Kavağım Eğil, Eklemedir Koca Konak, Emirim Suya Gider, Fesimin Kozasına, Genç Osman, Germenciynen Baltacıgın Arası, Harmandalı, Hergün Sarhoş, İnce Memed, Isparta’dan Çıktım Başım Selamet, Menderes (Ayağına Potini Giymiş), Nazifimin Evleri, Şu Benim Karşımda Duran, Top Yatağın Önü Gayfe, Üçgözler (Kalenin Başında), Yolumda Sen Falımda Sen, Yörük Ali
Aydın Mutfağı
Aydın Yöresel Yemekleri
Acılı güveç, Patlıcan biber kızartma, Zeytinyağlı taze ve kuru börülce, Patlıcan kavurma, Sarmaşık ve kedirgen kavurma, Yaprak sarma, Etli nohut yahnisi, Nohutlu kereviz, Etli enginar, Arap saçı, Ciğer sote, İmambayıldı, Keşkek, Tandır kebap, Yuvarlama (sıkma), Paşa böreği, Cilav(ayran böreği), Börülce, Turp otu salatası, Semizotu salatası, Çingene pilavı, Çine Köftesi.
Tatlılar
İrmik helvası, Zerde, Muhallebi, Sütlaç, Aşure, Lokma, Pelvize tatlısı, Isırganotu böreği
Aydın El Sanatları
İnsanların gereksinimleri doğrultusunda ortaya çıkmış, doğa şartları, yaşayış özellikleri ve iklim gibi etkenlerle çeşitlilik göstermiş olan el sanatları Aydın ve çevresinin önemli kültürel özelliklerindendir. El sanatlarından bazıları; İğne oyaları, kıl dokumacılık, toprak seramik yapımcılığı, semer ve eğer yapımcılığı ve hasır dokumacılığıdır.
Dokumacılık
Giyim kuşamda kullanılan dokumalar sanayileşme sonucu önemini yitirmişse de yörenin el dokuması halı, kilim ve heybeler kendilerine özgü nakış ve renkleriyle ünlüdür. Sumak tekniği ile dokunan Yörük çuvalları da yöreye özgü özellikler taşır. Aydın’da sürdürülmekte olan geleneksel bir dokuma örneği de her türlü iklim koşullarına elverişli olan kıl çadır örtüsü yapımıdır. Kıl dokumacılığın ham maddesi keçi kılıdır.
İğne Oyası
Dünya literatüründe “Türk danteli” olarak bilinen iğne oyalarının çok eskilere dayanan bir geçmişi bulunur. Bazı kaynaklar, iğne oyaları ile yapılan örgülerin XII. Yüzyılda Anadolu’dan Balkanlar’a oradan İtalya yolu ile Avrupa’ya yayıldığı belirtmektedir. Oya, süslenmek ve süslemek ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan bir el sanatı olarak tanımlanır. Günümüzde geleneksel kullanım alanlarının yanı sıra kadın giyim aksesuarlarında da kullanılır.
Çömlekçilik (Seramik)
Günümüzde Çarşıyaka’da 3, Cuma mahallesi ve Büyükdağlı mahallesinde 25’e yakın seramik ocağı bulunmakta ve 50’ye yakın aile geçimini bu yolda elde etmektedir. Testi, bardak, güveç, saksı ve çeşitli süs eşyaları üretilmektedir. İhtiyaca yönelik ürünler, süs eşyalarına göre daha fazla rağbet görmektedir. Turizm faaliyetlerinin arttığı yaz aylarında çömlek atölyeleri de en yoğun dönemlerini yaşamaktadır. Çömlek yapımında demir oksit oranı yüksek killi kırmızı toprak kullanılmaktadır.
Körüklü Çizmecilik
Körüklü çizme, Aydın efesinin değişmez aksesuarı olup siyah renktedir ve altı kösele olup el işçiliği ile yapılır. Körüklü çizmenin dışında dana derisi, içinde ise sahtiyan adı verilen palamutla pişirilmiş (terbiye edilmiş) keçi derisi kullanılmaktadır.
Yorgancılık
Aydın’da hemen her ilçede yorgancı esnafı bulunmaktadır. Yorgancılık mesleğine günümüzde ilgi azalmış olduğundan yeni çırak yetişmemektedir. Yorgancıların çoğunluğunu emekli oldukları halde mesleklerini devam ettiren ustalardan oluşmaktadır. Yaz aylarıyla beraber artan düğünler için çeyizlik olarak hazırlanan ipek saten yorganların satışıyla birlikte yorgancıların da gelirleri bu mevsimde artmaktadır.
Nakış
Nakışlar genellikle Türk işi iğne tekniklerinden muşabak, mürver, balık sırtı, civan kaşı, düz pesent, verev pesent, hasır işi teknikleri kullanılarak yapılır. İplik olarak çamaşır ipeği, domino, muline nakış iplikleri kullanılır. Kumaş olarak Ödemiş ipeği ve yöresel dokuma kumaşlar kullanılır. Kumaşlar ipek, pamuk veya yün olabilir. Motifler kasnağa geçirilmiş kumaş üzerine boncuk iğnesi, kurdele iğnesi, dikiş iğnesi ile nakşedilir. Tel sarmalarda ve tel kırmalarda motifleri oluşturmada malzeme olarak bakır tel ve el nakışı simleri kullanılır. Tel sarmada velev sarma, düz sarma, ibrikçi düğümü (muşabak), sarhoş bacağı tekniği kullanılarak motifler meydana getirilir.
Semercilik
Semercilik günümüzde nadir rastlanan mesleklerden biridir. Aydın merkezde bu işi yapan tek usta Aydın Merkez’de bulunan tarihi Zincirli hanın hemen yanında küçük bir dükkanı olan 82 yaşındaki Orhan Çerezcioğlu’dur. Orhan Çerezcioğlu bu mesleği dedesinden devraldığını ve on iki yaşından beri bu işin içinde olduğunu söylüyor. Tam yetmiş yılını bu işe vermiş. “Eskiden işler iyiydi yanımda çırak da çalıştırırdım. Tam altı çırak yetiştirdim. İki tanesi ölene kadar bu işi yaptı. Diğerleri işler azalınca rençberlik falan yapmaya başladı. Şimdi bu işi yapan bir ben varım Aydın’da. Ben de elimde kalanları satınca bırakacağım. Artık yeni semerde yapmıyorum zaten” diyor.