Bingöl
Bingöl İli
Ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Bingöl’ün bilinen en eski tarihi M.Ö. 2000 yılıdır. Bilinen ilk ismi ise “dağ” anlamına gelen “Cebel” ve “akan” anlamına gelen “cur” kelimelerinden oluşan “Cebel-cur”dur. Hititlerden Romalılara, Osmanlılardan günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Dağları, mağaraları, kaplıcaları ve doğal güzelliği ile yazları bir başka, kışları bir başka, baharda ve sonbaharda bir başka güzelliğe bürünür.
Bingöl İli Adını Nereden Almıştır?
Bingöl’ün bilinen en eski ismi Cebel-cur dur. Cebel dağ, Cur akan anlamındadır. Bu kelimenin zamanla Çabakçur şeklinde telaffuz edildiği ihtimali kuvvetlidir. Zaten Çabakçur akan temiz su anlamına gelir. Evliya Çelebiye göre bu isim Büyük İskender tarafından verilmiştir. Rivayete göre Büyük İskender vücudundaki dayanılmaz ağrılar için nice hekimlere baş vurduğu halde şifa bulamaz. Bunun üzerine Ab-ı Hayat (ölümsüz hayat) suyunu aramaya başlar.
Uzun aramalardan sonra kaynağı kendisi olmasa da o sudan içip dayanılmaz ağrılardan kurtulur. Faydasını gördüğü bu suya “Makdis lisanı” üzerine cennet suyu anlamına gelen Çabakçur adını verir. Doktorlarına, sizlerin çare bulmadığınız ağrılarıma Allah cennet ırmaklarından deva verdi. Burada benim adıma bir kale yapın ve adını Çabakçur koyun demiştir. Daha sonra çeşitli kaynaklarda Mingöl olarak karşımıza çıkar. Mingöl göller bölgesi anlamındadır. Mingöl kelimesi de zamanla halk tarafından Bingöl şeklinde telaffuz edilmiş bin tane göl anlamındadır. Daha sonra Bingöl’e Çevlik denmiştir. Bağ bahçe anlamındadır. Bu ad günümüzde yöre halkı tarafından halen kullanılmaktadır. 1874 yılında yapılan bir idari düzenlemeye dayanılarak 1881 de Bitlis vilayeti kuruldu. Çabakçur ve Genç bölgesi Bitlis Vilayetine, Kiğı Erzincan’a, Karlıova Muş’a bağlandı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında Elazığ, 1929 senesinde Muş’a bağlanan Bingöl, 1936 yılında çıkarılan bir kanunla il haline getirildi.
Bingöl Tarihçesi
Hititler ve Huri Döneminde Bingöl
Huriler M.Ö. 2000 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesine gelip Fırat kenarında Urfa, Mardin, dolaylarında “VASUK.ANI” şehrini kurdular. Mitaniler Devleti diye tarihe geçen bir kavimdir. Doğu Anadolu’da tam bir hiikümdarlık kuran Mitaniler Hititler ile ilişkilerde bulundular. Hitit Kralı Telepinuşun ölümünden sonra Hititlerin Mitani himayesine girdiği sanılmaktadır. Hititler yeni krallık devrinde Torosları aşarak Mitani Devletini sıkıştırmaya başladılar Şuppilihiuma Mitani Prensini kendisine damat edinerek onları himayesine aldı. MÖ. 1 360 yıllarında Harput, Biııgöl ve Muş dolayları Hititlerin eline geçti.
Urartu Döneminde Bingöl
Van Bölgesinde oturan Urartular hititlerin MÖ. 1200 yıllarında yıkılmasıyla batıya doğru genişleyerek Bitlis, Muş ve Bingöl’ü alarak Murat Vadisinde ilerlediler. Urartu Kralı Menuas Bingöl Yaylalarını koruyabilmek için Sebiterias, Bağın ve Mazgirt Kalelerini yaptırmıştır. MÖ. 745 yıllarından sonra Asur Kralı Tiglat Pileser’le Urartu Kralı 111. Sardur arasında yapılan savaşta Urartular yenildiler. Iran’da kurulan Medyalılar, l3 abiliter ile birleştiler. Urartuların’da yardımını alarak Asurluları yenerek tarihten sildiler. (M .0.612). M.O. 550 Yıllarında Iran’dan Ansan Kabilesinden Kurus Medleri yenerek Pers Devletini kurdıı. Üç yıl sonra batıya akınlara başladı. Bingöl, Elazığ ve Tunceli dolaylarını aldı.
Roma Döneminde Bingöl
MÖ. 75 Yıllarında yukarı Aras havzasında kurulan Ermenistan Krallığı M.S.50 yıllarında varlığını göstermeye başladı. Ermenistan Kralı TİGRANUS’ un Romalılar ile arası bozulunca Roma Generali LUCULLUS Ermeni Krallığı üzerine yürüdü; POPPEIUS Ergani geçidini aşarak Diyarbakır’da TIGRANA-KERTA Kalasine sığınmiş olan Ermenistan Kralı TIGRANUS’u yendi. Böylece Bütün Sophene bölgesini eline geçirdi. Roma Generali GUREGIO da Ermenistan’ın başşehri olan ARTAXATA’yı alarak Ermenistan Krallığı Romalılara bağladıktan sonra Ermeniler bundan sonra pek varlık gösteremediler.
Müslümanlığın Bingöl’e Yayılması
Hz.Ömer zamanında Suriye ve Irak Arapların eline geçti. İslam Komandanlarından Halit İbn-i Velid; Arned (Diyarbakır), Maden ve Palu Kalelerini aldı. Bingöl’ün Azakpert Kalesini de aldı. Erzincan Bölgesine kadar uzandı. Bundan sonra Anadolu’da yer yer karışıklıklar meydana geldi. Bu karışıklıklar devam ederken; 1040 yılında Oğuz Boyları birleşerek, Selçuklu Devletini kurdular. Kısa bir zaman içinde teşkilatlandılar. Kurtuluş’un Oğlu Süleyman Anadolu’yu Urartılardan kurtarmak için sefere çıkmaya karar verdi. Önce Antalya ve civarını aldı. Çubuy Bey de Komojen, Sopene, Hını Ziyad isimleri anılan bölgeleri ele geçirdi. Böylece Selçuklular Anadolu’yu ele geçirmek için çeşitli yollardan harekete geçtiler Anadolu’nun alınması işini Tuğrul Bey özerkliğine aldı. Uç koldan harekele geçti. Emir Dinar Malatya’dan dönünce Bingöl’ü aldı. Muş ve Sasona bölgesine gelince Bizans askerlerinin hücumuna uğradı. Çok kayıp verdi. Kış bastığı için Ilenesan’a döndü. Alparslan hükümdar olunca Malazgirt’i aldı. Daha sonra Muş, Bingöl, Silvan ve Diyarbakır’ı ele geçirdi. Selçuklular da taht kavgası ve iç huzursuzluklar başlayınca Moğollar Anadolu’ya saldırdı. Baycu Noyan , Erzurum’u kuşattı. Bingöl Moğolların eline geçti.
Osmanlı Döneminde Bingöl
1514′de Yavuz Sultan Selim Bingöl’ün kuzeyini, Erzincan, Tercan ve Erzurum’u Osmanlıların hakimiyetine sokmuştu. Çapakçur beylerinden Süleyman Bey, Osmanlıların egemenliğini kabul ederek, Çapakçur(Bingöl) Osmanlılara geçti. “Çapakçur ve havalisi Süleyman Beye, diğer kaleler de Ahmet beye düşmüştü. Osmanlı himayesinde yaşayan bu kardeşler ilk zamanlarda iyi geçindilerse de sonraları araları açıldı. Ahmet Beyin teşebbüsü ile Bab-ı Ali Süleyman Beyi itirham etti ve hatta bir fermanla Süleyman Bey,Çapakçur’da idam edildi. Süleyman Beyin idamından sonra oğlu Maksut Bey Osmanlı hizmetine girerek ve Kanuni ile Nehçivan seferine çıkıp Arap çayı önünde büyük yararlıklar gösterdiğinden kanuni pederlerinden Mevrus Çapakçur kalesini Maksut Beye,ocaklık namıyla tefviz eyledi.” (45) Kanuni Sultan Süleyman Diyarbakır eyaletini teşkil ettiğinde Çapakçur’u Sancak olarak buraya bağlamış. Bingöl Osmanlılar için önemli bir yere sahipti.
Cumhuriyet Döneminde Bingöl
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında Elazığ 1929 yılında da Muş illerine bağlanan Bingöl, 1936 yılında Vilayet olmuştur.1945 yılında da İl Merkezi olan Çapakçur’un adı Bingöl olarak değiştirilmiştir. İl sınırları içinde arazi oldukça engebeli ve yüksektir.Denizden ortalama yüksekliği 1250 metreyi aşar.Dağlar çok geniş bir alan kaplar. Bingöl dağlarının yapısında genellikle bazalt ve andezitler bulunur.Bu püskürük kütle tabandaki tortul tabakaları örtmüştür.
Bingöl Dağları
Bingöl arazisi çok dağlıktır. Yükseklikleri 3000 metreyi aşan dağlar bulunur. Dağlar üzerindeki yaylalar ve düzlüklerin yükseklikleri 2000 metreden aşağı düşmez. Ova niteliğindeki yerler bile 1000 metrenin üzerinde bulunmaktadır. Bingöl ovasının dört tarafı tarafı dağlarla çevirilidir.Dağların Yüksek kısımlarını doruklar, buzul gölleri, etek kısımlarını ise moren kalıntıları kaplar. Dağlar genellikle seyrek ormanlık olup, güney bölümlerinin bazı kısımları çıplaktır.
Meşe ormanları dağların 1200 metreden aşağı kısımlarında görülür. Volkanik sahaların en çok rastlandığı yer Göynük suyu ile Peri suyu arasındaki bölgedir. Volkanik olan bu bölge çukurluk ve yükseltileriyle dağların genel durumunu bozacak niteliktedir. Ayrıca buradaki dağların bünyesinde kısmen bezalt türünde akıcı, kısmen andezit tipinde kıvamlı lavlar büyük yer tutar. Üçüncü zaman sonlarındaki tektonik olaylar neticesinde kırılmalardan sonra yeryüzüne çıkan lavlar bir örtü gibi etrafa yayılmıştır. Bu arada bazı kırılmalar sonucunda bu örtünün bazı kütleleri çökmüş, bazıları ise yükselmiştir. Bingöl İline adını veren Dağları bu zamanda oluşmuştur.
Bingöl Dağı – 3250 metre, Genç Dağı – 2940 metre, Şeytan Dağı – 2906 metre, Şerafettin Dağı – 2544 metre
Bingöl Ovaları
Bingöl’de dağlar orta kısımlarda birbirinde uzaklaşarak genişlemiş ve bu genişleyen yerde Bingöl ovası meydana gelmiştir. Bu ovayı bir çok akarsular çeşitli yönlerde parçalanmıştır. Ovanın yüzölçümü 80 km² olup deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. Bingöl Ovası’ndan; Genç, Karlıova ve Sancak Ovaları gibi küçük ovalar da mevcuttur.
Bingöl Akarasuları
Peri suyu
İl sınırları içindeki uzunluğu ilin en önemli Peri Suyu’dur. Toplam 258 Km. uzunluğa sahip Peri suyu’nun İl sınırları içindeki uzunluğu 112 km’dir. Karagöl ve Bingöl Dağları’ndaki kaynaklardan çıkan sular Karlıova İlçesinin kuzeybatısında Elmalı dersi ve Çerme’de Kalmas deresi ile birleşerek Peri Suyu’nu meydana getirirler. Peri suyu buradan itibaren güneydoğu yönünde akıp Kiğı sınırları içinde çorik dağı’ndan Fas deresini, daha güneyden Çobi Suyu ve kalman deresini alarak il sınırlarından çıkar. Tunceli il sınırları içinde geçerek Muzur suyu ile birleşir. Elazığ’da yeşildere civarında Fırat’a karışır.
Murat Nehri
İlin en önemli akarsularından biridir. Aynı zamanda Fırat’ın en büyük kollarından biridir. Nehir kaynağını Van Gölünün kuzeybatı ucundaki Aladağdan ve Bingöl dağlarından aldıktan sonra Malazgirt, Muş, Bulanık ve Bingöl gibi yer yer yüksek ovaları ve dağları doğu-batı doğrultusunda aşarak Elazığ İli sınırlarına girer. Keban ilçesinin kuzeydoğusunda karasu ile birleşerek Fırat Nehrini meydana getirir. Murat Nehri’nin Bingöl İli içindeki toplam uzunluğu 96 km.dir.
Göynük Suyu
Murat Nehri’nin bir kolu olan Göynük suyunun başlangıç ve bitiş noktaları İl sınırları içinde kalmaktadır.Bingöl dağları’nın batı yamaçlarındaki Karkapazarı Köyünden doğup çoriş dağlarından bazı dereleri alarak Ekinyolu Köyü yakınındaki Mendo Suyu ile birleşir. Bundan sonra Genç İlçesi yakınındaki Murat Nehri’ne karışır.
Bingöl Gölleri
Bingöl İli sınırları İçerisinde büyüklük açısından önemli sayılabilecek herjangi bir göl yoktur. Fakat çok sayıda buzullar tarafından açılmış sirk adı verilen küçük göl vardır. Bu göllerin en önemlileri şunlardır;
Gölbahri, Kerkis Gölü, Zırlır Gölü, Sar Gölü, Kuş Gölü, Harem Gölü, Er Gölü, Kıllı Göl, Manastır Gölü, Belli Göl, Karlı Göl, Çili Göl, İçme Gölü
Bingöl Yaylaları
Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları, Çötele (Çotla) Yaylası, Hırhal Yaylası, Çavreş Yaylası, Kiğı Yaylası, Dağın Düzü Yaylaları, Karer Yaylası
Bingöl Yüzölçümü
Yüzölçümü 8.253 kilometre karedir. Bingöl’ün yüzölçümünün yüzde 22.82′si merkez ilçeye aittir. Merkez ilçeden sonra sırasıyla Genç Karlıova ve Solhan gelmektedir. Rakımı en düşük ilçeler İl merkez ve Genç ilçe merkezidir. Rakımı en yüksek ilçe ise Karlıova’dır.
Bingöl İklimi
Kuzeyden sokulan nemli-serin hava kütlelerine açık olması ve yükselti faktörü sebebiyle Bingöl ve çevresi yazları sıcak,kışları soğuk geçmektedir. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre Bingöl’de yıllık ortalama sıcaklık 12.1 derecedir. Yıllık yağış tutarı 873.7 mm. kadar olup, kar yağışlıgün sayısı 24.5 gün, donlu gün sayısı ise 94.1 gün kadardır.İlimizde belli başlı yaylalar ise; Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları, Genç’te Çötele (Çotla) Yaylası, Karlıova’da Hırhal ve Çavreş Yaylası, Kiğı’da Kiğı Yaylası ve Dağın Düzü Yaylaları, Adaklı’da Karer Yaylası’dır. Hayvancılık için de çok elverişli olan bu yaylalar, Beritan aşireti (Bertyan) ve çevre köyler için vazgeçilmez özelliklere sahiptir.
Bingöl Bitki Örtüsü
Doğu Anadolu’nun en zengin orman alanlarına sahip olan İllerden biri olan Bingöl’de ağaç türü olarak meşenin meydana getirdiği ormanlar yaygındır. Bu ormanlar 1900 m. Yüksekliğe kadar yayılış gösterir. Ancak ormanların uzun süre tahrip edilmesi sonucunda ve ormanların tam anlamıyla yok edildiği yerlerde bozkır (Step) bitki örtüsü görülür. İlin toplam arazisi 812.537 hektar olup bu arazinin kullanım durumu şöyledir; %7.28’i tarım arazisi, %27.92’si orman, % 10.25’i ağaçlandırma alanı, % 51’i mera, % 2.2’si çayır ve % 1.3’ü diğerleridir.
Bingöl İlçeleri
Merkez
Bingöl 1936 yılında il statüsüne getirilmiştir. İl merkezinin köyleriyle birlikte yüzölçümü 1854 km2 dir. Merkez ilçenin 1 belediyesi, 3 bucağı, 97 köyü, ve belediye sınırları içinde bulunan 10 mahallesi vardır. Şehir merkezinin nüfusu 80.000 dir.
Adaklı
04/07/1987 tarihinde 3292 sayılı yasa ile ilçe statüsüne getirilen Adaklı bu tarihten önce Kiğı ilçesine bağlı nahiye idi. İlçemize ilk insan topluluğu yerleşim tarihleri bilinmemekle birlikte Kiğı ilçesi yerleşimi ile birlikte M.Ö.3000 yıllarına uzanmaktadır. 1839 yılında Kiğı ilçesi ile birlikte Erzurum’a bağlı bir köy iken, 1926 yıllında Erzincan’a, 1939 yılında Bingöl’e bağlı nahiye oldu. 1988 yılında ilk kaymakam atandı, idari teşkilatlanma böylece başlamış oldu. 39 muhtarlıktan ibarettir. Coğrafi yönden Doğu Anadolu bölgesi yukarı Fırat bölümünde Bingöl ilinin kuzeydoğu kesiminde yer almaktadır. Rakımı 1500 m.dir Yüzölçümü 841 km²’dir. Bölgenin büyük bölümü meşe ormanlarıyla kaplı engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Adaklı ilçesi; Elazığ ili Karakoçan ilçesi Kiğı, Yedisu, Karlıova ve Bingöl merkez ilçe ile çevrilidir. İklimin kışın çok sert ve uzun sürmesi ilçenin ekonomik ve sosyal yaşantısını belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Ekonomik değer oluşturabilecek büyüklükte akarsu olmakla birlikte çok sayıda küçük su kaynaklarına sahip olmasından dolayı zaman zaman toprak kayması, sel ve çığ afeti olmaktadır.1995 yılında Hasbağlar köyünde meydana gelen toprak kaymasında bir çok ev yıkılmış, köy arazisi önemli ölçüde tahribata uğramıştır.
Genç
İlçenin eski adı kelime anlamı olarak çeşme ağacı anlamına gelen “Dara hini”dir. Ancak bu ad bir efsaneye göre, simdi ki Genç ilçesi yakınında günümüzde Kral Kızı Kalesi olarak bilinen ve Pers hükümdarı Dara tarafından yaptırılmış olup, o günler Dara Hini olarak adlandırılan kaleden gelmektedir. Cumhuriyet döneminde bu ad Genç olarak değiştirilmiştir.
Osmanlılar Döneminde Genç İlçesi
İlçenin adı her ne kadar Genç ise de çok eski bir tarihe sahiptir 1071 Malazgirt Zaferiyle Selçuklu Türklerinin ve 1514 yılında da Yavuz Sultan Selimin Çaldıran Zaferi sonucu Osmanlı hakimiyetine geçerek Diyarbakır eyaletine bağlanmış ve yine 1848’de yine Diyarbakır’a bağlı bir kaza olmuştur. 1868’de de eyaletler vilayete dönüştürüldüğünde bucak olarak Lice kazasına bağlanmıştır. Daha sonra 1878’de Bitlis vilayet olunca ilçe de Bitlis’e bağlı sancak olmuştur.
Cumhuriyet Döneminde Genç İlçesi
1924’de yenilenen idari teşkilat ile bütün sancaklar il haline getirilirken Genç’te Çapakçur (iki ayrı ilçe) Elazığ iline bağlanmıştır. 1936 yılında Bingöl’ün il olmasıyla Genç ilçe olarak Bingöl’e bağlanmıştır.
İlçenin Coğrafi Durumu
Genç ilçesinin yüzölçümü 1646 km²’dir. Kuzeyde Bingöl ili merkez ilçe ve Murat Nehri, Güneyde Diyarbakır ili, Doğuda Solhan ilçesi, batıda Elazığ ili ile çevrilidir. İlçe merkezi Murat Nehri kıyısında düz bir alana kurulmuş olup 1125 m rakıma sahiptir. İlçenin güneyi sıradağ halinde bulunan Genç dağlarıyla kaplıdır. En yüksek dağı Cotele(cotla) 2940 m. yüksekliğindedir. Başlıca Nehri Murat nehri olup ilçeyi boydan boya aşarak geçer. Genç ilçesi il olmadan önce komşu sancak ve eyaletlere bağlı kalmış eski bir ilçe merkezidir. Osmanlı Devletinde 1878 yılında yapılan idari teşkilatlanma sonucunda kurulan Bitlis vilayetine bağlanan Genç ilçesi 1924-1927 yılları arasında Genç vilayeti haline getirilmiştir. 1927 yılında ilçe haline getirilerek Elazığ’a bağlanmıştır. 1936 yılında Bingöl vilayeti kurulunca Genç ilçesi bu vilayete bağlanmıştır. İl merkezine uzaklığı 20 km. dir.
Karlıova
Karlıova İlçesi Hitit ve hurri egemenliğinden sonra MÖ 40’da Bizanslıların eline geçer. Hz. Ömer zamanında İslam devletleri topraklarına katılılır. 1071’den sonra Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Mengucogulları, İlhanlılar, Celayirler, Akkuyonlar ile Safarilerin hakimiyetine girip çıkarlar. 1514’de Çaldıran Zaferi ile Osmanlıların sınırlarına dahil olur. Cumhuriyetin ilanından sonra 1936 yılına kadar Muş İline bağlı bir yerleşim yeri iken, 1936 yılında İl olan Bingöl’e ilçe olarak bağlanmıştır. Karlıova İlçesi daha önceleri Muş iline bağlı ve Bingöl adını taşıyan bir ilçe merkezi iken, 1936 yılında il haline getirilen Çabakçur’a (Bingöl) bağlanmıştır. 1938 yılında yürürlüğe giren kanun ile ismi Karlıova olarak değiştirilmiştir. 1936 yılında Cabakcur İl merkezi il olmadan önce İlçenin adi Bingöl olarak geçmekteydi. Bingöl ismini de efsanelere konu olan Bingöl dağlarından almakta idi. Bakanlar Kurulunun 27.07.1938 tarihli kararı ile Bingöl vilayetine bağlı olan İlçenin adi ”Karlıova” olarak değiştirilmiştir. Bingöl vilayetinin Bingöl İlçesine başka bir ad vermek için toplanan heyet ad bulmakta güçlük çeker.
Müzakere ve münakaşalardan bir netice alınamadığını gören posta eri kapıyı çalarak içeri girer. Selam verdikten sonra ”Müsaade ederseniz ben bir ad vereyim” der. Kendisine müsaade verilir: ‘Efendim dışarıya baksanıza ova karla kaplı, bu ovanın adı ”Karlıova” olsun der. İsim hoşa gider Bingöl isminin Karlıova olarak değiştirilmesi Kaymakamlıkça kararlaştırılır. İlçenin yüzölçümü 1392 km² dir. Bunun il yüzölçümüne oranı yüzde 16.60 dır. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 1940 metredir. İl merkezinden uzaklığı 70 km dir. Bir doğa harikası olan “Güneşin Doğuşu” bu ilçe sınırları içinde izlenebilmektedir. 1997 Genel Nüfus Tespitine göre, İlçenin nüfusu 29.868’dir. Nüfusun yüzde 32.23’ü ilçe merkezinde, geriye kalan yüzde 67.77’si kırsal kesimde yaşamaktadır. İlçede km² başına 22 kişi düşmektedir. İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 32.421’dir. Bunun 8.761’si ilçe merkezinde, 23660’i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.
Kiğı
Kiğı ilçesi daha önce Diyarbakır’a bağlı bir Sancak iken, 1926 yılında ilçe statüsünde Erzincan 1936 yılında Bingöl’e bağlanmıştır. İlçenin yüzölçümü 438 km2 dır. İl merkezinden uzaklığı 150 km.dir. 4 mahalle muhtarlığı, 28 köyü ve 36 mezrası bulunmaktadır.
Solhan
Solhan zengin bir tarihi geçmişe sahiptir. Hititler, Huriler ,Urartular devrinde çeşitli olaylara sahne olan Solhan zamanımıza kadar olan tarihini kısaca şöyle açıklayabiliriz. M.Ö 2000 yıllarında Fırat nehri kıyısında Vasukani şehrini kurup bütün Anadolu’ya yayılan tarihte Mitaniler olarak bilinen Huriler M.Ö 1360 ta Hitit’lerin Torosları aşıp kendilerini sıkıştırması ve yeni krallık devrinde Şuppililuma Mitani prensini kendisine damat edinip himayesi altına almasından dolayı Harput, Bingöl ve Muş dolaylarında hakimiyetlerini kaybettiler. M.Ö 1200 yıllarında Hitit devletinin yıkılması ile Van bölgesinde yerleşen Urartular batıya doğru genişleyerek Bitlis,Muş ve Bingöl’ü alıp Murat ırmağı vadisine ilerlediler. M.Ö 745 yıllarında Asurluların hakimiyetine geçen bölge M.Ö 612 yılında Med, Babil ve Urartuların saldırısıyla Medlerin hakimiyetine geçmiş. M.Ö 550 yılında Kurs Medleri yenerek Pers devletini kurması batıya akınlara başlamasıyla İskender imparatorluğu sınırları içerisinde kalan bölge İskenderin ölümünden sonra Selef Kurslerin eline geçmiştir. M.Ö 200-189 yıllarında yeniden canlanıp Adıyaman’ın güneybatısında Komojen krallığını kurdular. Doğuya doğru ilerleyerek Vana kadar uzanan bölgeyi ele geçirmişlerdir. 1071 tarihine kadar Roma hakimiyetinde kalan bölge Selçukluların egemenliğine geçmiş bir süre sonra Selçuklularda iktidar savaşı ve iç karışıklar başladıktan sonra Moğollar Anadolu’ya saldırdılar. 1245 Köse dağ savaşında Selçukluların yenilmesi bölgeyle birlikte tüm Anadolu,ya hakim oldular. Yeni beyliklerin ortaya çıktıklarını görüyoruz. Diyarbakır,ı kendilerine yurt edinen Akkoyunlular 1394 yıllarında Bingöl, Erzurum, Erzincan’da hakimiyet kurmuşlardır. 1473 yılında Otlukbeli savaşında Uzun Hasan’ın yenilmesi Solhan ilçemizin de içinde bulunduğu bölge Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Bundan sonra yörede İran hakimiyeti görülse de Şah İsmail’in 1514 Çaldıran savaşında Osmanlılara yenilmesiyle Yavuz Sultan Selim tarafından Doğu Anadolu’da birlik tesisi görevini Vezir Bıyıklı Mehmet Paşa ile İdrisi Bitlisi’ne vermiştir. Vilayet nizamnamesi gereğince teşkilatlanmada Solhan ve Muş yöresi 1864 yıllarında Erzurum eyaletine bağlandı. 1.Dünya savaşı yıllarında kısa bir süre Rus işgali altında kalan Solhan 1929 yılında nahiye olarak Muş iline 25 aralık 1935 tarihinde 2555 sayılı kanunla il olan Bingöl’e 4 ocak 1936 tarihinde ilçe olarak bağlanmıştır.
İstanbul İran transit yolu üzerinde Bingöl’e 60 km. uzaklıktadır. Doğusunda Muş, batısında Bingöl, kuzeyinde Karlıova ve Varto, güneyinde Diyarbakır ve Genç bulunmaktadır. İlçemiz Doğu Anadolu bölgesinin yüksek yaylaları üzerinde bulunmaktadır. Deniz seviyesindeki yükseklik 1395.m.’dir. Topraklarının % 93 ‘ünü engebeli alanlar ve meralar oluşturmaktadır. Güneydoğu torosların devamı niteliğindeki dağlar ilçenin güney sınırlarından geçmekte olup sarp bir görünüm arz eder. Dağların yüksekliği 2000 m. yi geçer. Murat ırmağı vadisi küçük düzlükler il ilçe merkezinin yerleştiği küçük ova dışında, hemen hemen her tarıma müsait arazi bulunmaktadır. İlçe topraklarının bir bölümü lav örtüsüyle kaplıdır. Bu engebeli arazi üzerinde bulunan dağların en önemlileri Şerafettin dağlarıdır. İlçenin kuzeyini tamamı ile kaplayan Şerafettin dağlarının yüksek noktaları 2388.m Esen tepe ve 2675.m yükseklikteki Şahin tepe oluşturur. Bu dağlar arasında geniş meralar yer almaktadır. Zengin bitki örtüsüyle kaplıdır. Önemli akarsuları Murat nehridir. Önemli yaylaları Şerafettin, kandil ve kabak yaylalarıdır. Düzlük alanı tarihi şeref meydanıdır. İlçe dışında Buğlan çayı, Baz deresi Masala deresi önemli akarsularıdır.
Yayladere
Eski adı Holhol olup 1959 yılında Yayladere ismini 1987 yılında ilçe statüsü almıştır. İlçenin kuruluşuna ait kesin bilgiler bulunmamasına rağmen yapılan Jeolojik kazılarda M.Ö.900 yıllarında Ermenistan Krallığı ve M.Ö.550 yılarında Persler ve İskender imparatorluğu M.Ö.75 yılarında Ermenistan Krallığı M.Ö.50 yıllarında ise Roma İmparatorluğu egemenliğine geçti. 1071 yılında Malazgirt savaşına kadar Bizans imparatorluğu hakimiyetinde kalmış 1080 ve 1001 yılarında Saltuklular’ın hüküm sürdüğü bölge 1473 yıllarına kadar Uzun Hasan’ın egemenliğinde kalmış Çaldıran Savaşı ile Yavuz Sultan Selim Han bölgeyi Osmanlı toprağına katmıştır.
Tunceli ile Bingöl il sınırlarının birleştiği yerde dağlar arasına kurulmuş bir ilçemizdir. İdari sınırlar olarak doğusunda Bingöl, Pülümür ilçesi, güneybatısı Tunceli ili Nazimiye ilçesi, güneyinde Elazığ ili Karakoçan ilçesi ile çevrili 400 km² alana sahiptir. Deniz seviyesinden 1610 m. yüksekliktedir. Kuzey batısında Tunceli ile birlikte 2800 m. yüksekliktedir. Selbüs ve Yavuz taş (TARU) Dağları bulunmaktadır. Tarıma elverişsiz toprağı ve düzlüğü az bulunan Bingöl ile Elazığ il sınırı oluşturup, üzerinde özlüce barajı yapılan peri suyu tek akarsuyudur. Bitki örtüsü olarak yer yer meşeden oluşan ormanlara sahip olup iklimi karasaldır. Kışları çok fazla yağışlı, soğuk, yazları serindir.
Yedisu
2000 yıllık bir tarihi vardır. 1951 yılına kadar Çerme köyü olarak idari birimde yer alırken 1951 yılında Kiğı’ya bağlı Çerme bucağı olarak yerini almıştır. İsmini 1970 yılında Y.S.E. Müdürlüğünce Çerme merkezinde yapılan yedi musluktan oluşan çeşmeden almış, Yedisu bucağına dönüştürülmüştür. 1990 yılına kadar Kiğı ilçesine bağlı bucak iken 1990 tarih 3644 sayılı kanunla Bingöl ilinin ilçesi olmuştur. Yedisu ilçe merkezi peri suyu vadisinin en geniş yerinde kurulmuş olup, ilçeye bağlı köyler bu vadinin içinde yer almaktadır coğrafi yönden ilginç bir konuma sahiptir. Bingöl ilinin kuzeyinde Erzurum, Erzincan, Tunceli il sınırlarının kesiştiği noktada yer almaktadır. Erzurum ili Çat ilçesi Tunceli Pülümür ilçesi Erzincan ili Tercan ilçesi Karlıova, Adaklı, Kığı ilçeleri ile sınır durumundadır. Karasal iklimin hüküm sürdüğü tarıma elverişli arazisi az olan ilçemiz, tamamıyla dağlık sarp bir arazi yapısına sahiptir. Doğuda Çavuşlu dağı Güneyde Şeytan dağı 2650.m. batıda Bağıl dağı Kuzeyde Koşan dağı 3078.m. ile çevrilidir. Kaynağını Erzurum illinden alan Peri suyu Fırat’ın büyük kollarından biri olup bu dağlar arasında ilçeyi doğudan batıya doğru baştan başa geçmektedir. Arazi meşe ormanları ile kaplıdır.
Bingöl Yöresel Yemekleri
Yöre ürünlerine dayanan Bingöl mutfağında yemeklerin çoğu bulgur, ayran, süt, et, çökelek ve yenilebilir bitkilerden yapılmaktadır. Çorba, bulgur pilavı ve daha ziyade hamura dayalı olarak yapılan gömme, sirın, tutmaç, keşkek gibi yemekler en çok yapılan yemek türlerindendir. Halkın büyük bir kısmı kırsal kesimde yaşadığı için tarımsal ürünlerden ve ona bağlı olarak hayvansal ürünlerden istifade ederek beslenme ihtiyacını karşılamaktadır. Bunların dışında sebzeli yemekler, tatlılar, turşular ve kahvaltılık ürünlerde yöre mutfağına zenginlin ve çeşitlilik katan diğer besin maddeleridir. Pek çok yörede olduğu gibi Bingöl yöresinde de yaz ve kış mevsiminde yenilen yemekler farklılık göstermektedir. Yazları sebzeli; kışları ise etli ve kurutulmuş sebzelerden yapılan yemekler ile hamur işi yemekler rağbet görmektedir.
Yine yemekler sabah, öğlen ve akşam öğünlerinde de farklılık arzederler. Şehir merkezinde kahvaltıda çay, süt, çökelek, peynir, tereyağı, zeytin ve benzeri yenildiği gibi mercimek ve ezo gelin, yayla çorbalarına da rağbet edilmektedir. Öğle ve akşam yemekleri de daha ziyade bulgurlu, hamurlu, etli ve sebzeli yemeklerdir. Özellikle akşam yemekleri erkeklerin eve geldiği en kalabalık öğün olduğu için günün en iyi hazırlanan yemekleridir. Ayrıca bazı özel günlerde ve durumlarda (bayram, mevlüt, taziye, ramazan ayı orucu) yemekler daha özene bezene yapılır. Diğer yörelerde olduğu gibi en seçkin ve en leziz yemek pişirilir. Etli, sebzeli yemekler, çorbalar, turşular, içecekler ve tatlılar hazırlanır. Yöre mutfağında dikkati çeken bir başka özellikte pişirilen ekmeklerdir. Fabrika ekmeğinin yanında halk mümkün mertebe yörede tandır veya sacda pişirilen ekmeğe yönelmektedir. Birçok aile kendi yaptıkları ekmeği tüketmektedirler. Bu hususa şehir merkezlerinde de rastlamak mümkündür. Bingöl ve köylerinde ekmek ağırlıklı olarak buğday unundan yapıldığı gibi mısır ve darı unundan da yapılmaktadır. Köylerde halkın “nun kuryek” tabir ettiği ekmek ayrı bir tada sahip olup çevrede çok sevilen bir ekmek çeşididir. Bingöl yemekleri çorbalar, pilavlar, sebzeli ve yenilebilir bitkilerden yapılan yemekler hamura dayalı yemeklerdir. Salatalar, tatlılar ve turşular gibi çok yönlü bir çeşitliliğe sahiptir. Tatlılar arasında Bingöl burma kadayıfı ve diğer kadayıf çeşitleri meşhur olup ayrı bir lezzete sahiptir.
Bingöl Köfteleri
İçli köfte, sulu köfte, yoğurtlu köfte, kuru köfte, kabak köftesi, yumurtalı köfte, ayranlı köfte, kızartma köfte, gıldırık köfte, çiğ köfte
Bingöl Turşuları
Acı biber turşusu, lahana turşusu, domates turşusu, fasulye turşusu, patlıcan salamura, yaprak salamura, biber salamura
Bingöl Tatlıları
Burma kadayıf, silki baklava, aşure, zerde, sütlaç, revani, un helvası, dolanger. Yukarıda adı geçen köfte, tatlı ve turşu çeşitlerinin çoğu Bingöl yemek kültürüne zaman içinde etkileşimler neticesinde girerek ona zenginlik katmıştır. Bunların yanında Bingöl’e mahsus olan onun yemek kültürünü başlıca mahalli yemekler şunlardır; Löl (gömme), mastuva, ayran çorbası (germe dui), turakin (patıfe), tutmaç çorbası, kılç, lopık, maliyez, parmar (semiz otu), pılık.
Bingöl Kaleleri ve Camileri
Sentarius Kalesi
Murat Irmağı Vadisi’ndedir. Bingöl il merkezinin 20 km. çevresini denetlemek üzere yapılan üç önemli kaleden biridir. Urartu dönemine aittir.
Kral Kızı Kalesi (Dano-Hini)
Genç ilçesinde yer alan kale Diyarbakır çayı ile Konsper Çayı’nın buluştuğu yerde bir tepeye yapılmıştır. Keynekler denen bu yer yıkıntı durumdadır. Söylentilere göre Pers Kralı Dano kaleyi kızı için yaptırmıştır.
Kiğı Kalesi
İlçe merkezinin güneydoğusunda yer alan Kiğı Kalesi,çok sağlam bir yapıya sahiptir. Etrafı sarp kayalıklarla kaplıdır. Kale içinde bina harabeleri bulunmaktadır. Erzincan tarihinde bu kalenin Acemlerin akınına maruz kaldığı rivayet olunmaktadır. Kale’ye giren İranlıların halka büyük işkence yaptıkları, evleri yakıp yıktıkları, erkeklerin çoğunu öldürdüklerinden ve kadınlara kötü davrandıklarından bahsedilmektedir. Burayı terketmeye mecbur kalan ahalinin Kiğı’ya gelip Kaleli mahallesinde yerleştikleri ve bu mahallenin bu yüzden “Kaleli” adını aldığı tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Kale içindeki harebelerde zamanında yapılan kazılarda çeşitli ev ve süs eşyalarına rastlandığı söylenmektedir.
Kale’nin Peri Suyu’na bakan yamaçları çok dik olduğundan bu yönden Kale’ye çıkmak oldukça güçtür. Kale’ye dar bir yol ile gidilmektedir. Kale etrafındaki düzlüklerde halen ziraat yapılmaktadır. Acemler’den önce İslamlar devrinde Hazreti Ömerül Faruk zamanında ehli islam eline geçen Kiğı, Müslümanlardan önce Roma hakimiyetinde bulunuyordu. Ebu Übeyde’nin Başkumandanlığı zamanında Halit Bin Velit, Kiğı Kalesi’ni Roma Hanedanından Kiğa’nın oğlu Talon’dan teslim almıştır.
Kiğı Camisi
Kiğı Camii ilçenin en eski eserlerindendir. Minarenin üstünde Arap harfleriyle yazılı bir yazıdan; bu eserin, Bayındırlı Pir Ali Bey Bin İbrahim Bey tarafrından Hicri 700 tarihinde inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Ayrı bir kayıtta ise, bilahare yıkılan minarenin, Hacı Hasan tarafından tamir ettirildiği ve Pir Ali Bey oğlu Pilten Bey tarafından da caminin onarıldığı yazılmaktadır. Akkoyunlular devrine isabet eden bu tarihlerden de anlaşılacağı gibi Kiğı’nın bir Akkoyunlu şehri olduğu meydana çıkmaktadır. Cami tek minareli ve tek şerefelidir. Avlusunda Kiğı eşrafından Hacı Mehmet Efendi’nin (Zermek Şehzadelerinden) kabri bulunmaktadır. Bu zat ilmi ve üstün zekası ve silahşörlüğü ile de meşhurdur.
Bingöl Mağaraları
Kiğı Çiçektepe Köyü Mağarası
Mağara, Kiğı ilçesinin Çiçektepe köyünde, Sivri Dağı’nın eteğinde bulunmaktadır. Mağarada iki oda, at için yer, yemlik ve çocuk beşiği mevcuttur. Mağaranın bulunduğu yer oldukça eğimli bir yapıya sahiptir. Ayrıca Mağara önündeki mevcut yolla Erzincan’a gidildiği rivayet edilmektedir. Bu mağara, Kiğı’nın çok eski çağlardan beri insan topluluklarına mesken olduğunu göstermektedir.
Zağ Mağarası
Zağ Mağarası, Murat Nehri kıyısında, Gökçeli ve Yenidal köyleri arasında sarp bir kayalıkta bulunmaktadır. Murat Nehri’ne bakan tarafı yerden 200-300 metre yükseklikte olup kayaların oyulmasıyla yapılmıştır. Mağara, üç kat üzerinde kurulmuştur. Her bir katında da 26 oda mevcuttur. Katlar arası geçiş yuvarlak bacalarla, odadan odaya geçişler ise kapılarla sağlanmıştır. Birinci katta Zahire deposu olarak kullanıldığı sanılan kuyular, alt katta oturma odaları, en üst katta iki haremlik odası mevcuttur. Mağara zaman içinde hasar görmüşse de şu anda 17 odası hala yapısını korumaktadır.
Kalkanlı Köyü Mağaraları
Yayladere ilçesine bağlı Kalkanlı Köyü yakınlarında bulunan mağaralar, bir çok oyma sanatı ile süslenmiştir. Mağaralar ve mağaraların çevrelediği şelale turistik bir öneme sahiptir.
Kübik Mağarası
Kübik mağarası, Karlıova ilçesinin Kübik Köyü yakınlarındadır. Içinde cilalı Taş ve Tunç Devrine ait bazı kalıntılar vardır. Duvarlarında bir takım oymalar ve işlemeler mevcuttur.
Bingöl Mesire Yerleri
Bingöl’ün en önemli mesire yerlerinden başlıcaları şunlardır: Soğuk çeşme, Erentepe köyünde bulunan Arzek çeşmesi, Celal çeşmesi, Vali Kurtuluş Sişmantürk çeşmesi, Vali Abdulkadir Sarı Parkı, DSİ Parkı, Alabalık Çiftliği, Solhan’da Hafit çeşmesi, Balpınar çeşmesi, Şeyh Ahmet deresi, Gayt Deresi, Birlik tesisleri, Çapakçur vadisi ve Mirzan köyüdür.
Bingöl Türbeleri
Bingöl merkezi ile Kiğı, Karlıova ve Solhan ilçelerine bağlı köylerde türbeler bulunmaktadır. Bunların başında Şeyh Ahmet Efendi (Çan), Seyda Efendi (Merkez), Şeyh Ebubekir Efendi (Melekan), Şeyh Alaettin Efendi (Lotan), Şeyh Süleyman-i Kür (Uzunsavat) türbeleri gelmektedir.
Ata Park
Bingöl’e 10 km. uzaklıkta olup Bingöl-Elazığ karayolu üzerindedir. Çevresi gür meşe ağaçlarıyla kaplıdır. Yolun 500 m. alt tarafında boğazdan akan Gayt çayı görünüme ayrı bir güzellik verir. Çok ferahlatıcı, iç acıcı bir yer olup, suyuna ve havasına doyum olmamaktadır. Kaynak suyu çeşme haline getirilmiştir. Parkın bitişiğinde bulunan vadinin sol yanında lokanta ve bir çeşme vardır. Gür ormanlar içinde banklar kurulmuş, çocuklar için salıncaklar yapılmıştır. Sedire yakın olduğundan dolayı yaz aylarında yerli ve yabancılar için mükemmel bir dinlenme ve mesire yeridir.
Kerek Deresi
Kiğı ilçesinin yakınında çevresi ağaçlarla kaplı bir mesire yeridir.
Dikpınar Ilıcası
Genç ilçesine 30 kilometredir. Cilt hastalığına iyi gelir.
Horhor (Sabırtaşı) Kaplıcası
Kiğı ilçesindedir. Suyu kükürtlü ve çok sıcaktır. Cilt hastalığına iyi gelir.
Çerme Kaplıcası
Karlıova’nın Çerme köyündedir. Romatizmaya iyi gelir.
Mürsel Paşa Anıtı
Kiğı İlçesi’nin Çanakçı Köyünde bulunan Mürsel Paşa anıtı Osmanlı-Rus savaşı sırasında Karlıova yöresinde Bingöllü milis şehitleri anısına dikilmiştir. Kare bir kaide üzerinde dört köşe bir dikilitaş konumundadır.
Adaklı Çeşmesi
Adaklı ilçesindeki çeşmenin Akkoyunlu’lar zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Akkoyunlular’ın diğer çeşmelerinde olduğu gibi bu çeşmenin de üzerinde bir koyun kabartması bulunmaktadır. Bunun dışında mimari yönden fazla bir özeliliği olmayan basit bir çeşmedir.
Kümbet (Genç)
Bingöl Genç ilçesinde, 3 km. Uzaklıktaki tepenin yamacında bulunan iki künbetten biri yıkılarak günümüze gelememiştir. Diğeri kaide üzerinde, dikdörtgen planlı olup içerisine küçük bir kapı ile girilmektedir. Ancak bu yapı da yıkıldığından üst örtüsü hakkında yeterli bir bilgi bulunmamaktadır.
Dıştan sekizgen planlı türbe içten yuvarlak bir plan göstermektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan kesme taştan yapılmış olan kümbetin iç örtüsü moloz taştandandır. Üzerinin piramidal bir külahla örtülü olduğu çevredeki kalıntılardan anlaşılmaktadır. Baklavalı ve yıldız motifleriyle süslü girişin üzerinde kitabesi bulunuyorsa da bu kitabe günümüze gelememiştir. Türbenin altında ölünün gömüldüğü bir mumyalık vardır.
Bingöl Çır Şelalesi
Uzun dere köyünün adını aldığı derenin, Çir taşı adi verilen 100 m. yükseklikteki kayalığın ortasından geçen güzel görünümlü bir şelaledir. Su 50 m. yükseklikten alt tarafı kayalık olan dere yatağına düşerken güzel bir görünüm arz etmektedir. Ilıca bucağı merkezine 8 km. uzaklıkta olan şelaleye iki ayrı yoldan gidilmektedir. Çir taşının olduğu bölgede ayrıca kayalıklar ve mağaralar bulunmaktadır. Bu kayalıklarda daha çok yırtıcı kuşlar yaşar.
Bingöl İçmeleri
Bingöl-Genç karayolunun 9.km. sindedir. Kış mevsimi hariç diğer mevsimlerde yerli ve yabancılar sabahtan aksama kadar su üzerinde büyük bir kalabalık oluşturmaktadır. Söz konusu suyun, kronik romatizma, kadın hastalıklarında ve böbrek taşlarını düşürmeye yaradığı tespit edilmiştir.
Yolaçtı Kayak Merkezi
Kayak Merkezi Doğu Anadolu Bölgesi, Bingöl ili sınırları içindedir. Şehir merkezine olan uzaklığı 25 km.dir.
Ulaşım: Ankara’ya 916, İstanbul’a 1313 km. uzaklıkta olan uzaklıkta bulunan Bingöl’e her gün çeşitli illerden karşılıklı otobüs seferleri bulunmaktadır. Kayak tesislerine ulaşım özel araçlarla mümkündür.
Bingöl Doğal Güzellikleri
Bingöl de Güneşin Doğuşu
İlimiz Karlıova ilçesinin 3250 m. yükseklikteki Bingöl Dağlarının Kale Tepesi’nden ” Güneşin Doğuşu”nu normal durumundan çok farklı seyretmek mümkündür. Her yıl 15 Temmuz-15 Ağustos tarihleri arasında en iyi şekilde seyredilebilir. “Güneşin Doğuşu” çok değişik şekillerde, normal halinden çok farklı, heyacanlı ve oldukça korkunç sahneler yaratmaktadır. Dünyada tam anlamıyla; ”Güneşin Doğuşu” iki yerden izlenir.
Birincisi İsviçrenin Alp Dağlarından, ikincisi; Bingöl Dağlarının Kale Tepesi’nden seyredilir. Ulaşım imkanı güçtür. Karlıova ilçesine kadar yol asfalt, dağın zirvesine kadar ham yoldur. Dağın altına kadar arabayla gidildikten sonra zirveye 25-30 dk. yaya çıkılır. Etrafta soğuk su kaynakları ve yeşilllikler görülür. Yol güzergahında dinlenme, konaklama tesisleri mevcut değildir. Güneş doğarken ilk etapda hafif bir kızartı ile belirir. Kızartı etrafta çok renkli güzellikler ve dekorlar yaratır. Daha sonra insana korku veren bir karartı şeklini alır. Kızarıklıklar kor parçası haline gelir. Kor parçası içinde insan yüzünü andıran üç büyük leke (Siyah renkli) belirir. Güneş karartı halinde yavaş yavaş açılmaya başlar. Ufukta görülerek oluşumunu tamamlamak üzere iken altın bir küre gibi görünmeye başlar. Döndükçe etrafa binlerce ışık saçar. İnsanoğlunun daha önce görmediği renkleri o andagörmek mümkündür. Daha sonra güneş elmas parçası gibi kıristalleşip eski durumunualmaya başlar. Oldukça heyacanlı anlar yaşatır. Gözlerde yaşarma, ışık saçma ve anında seyr edememe gibi durumlar olur. Solhan İlçesinin Hazarşah Köyü Aksakal Mezrası mevkiinde bulunan bir doğa harikası olan Yüzen Ada çok ilginç olduğu, kadar çok da güzel bir yapıya sahiptir. Gölün ortasında bulunan ada, göl üzerinde serbest hareket etme kabiliyetine sahiptir.
Yüzen Ada
Solhan ilçesi Hanzarşah Köyü Aksakal Göl Mezrasındaki Ada, o yörede yaşayan halk tarafından keşfedilmiştir. Söz konusu ada, şimdiye kadar görülmemiş bir tabiat olayına sahiptir. Bingöl-Solhan karayolunda 4.5 Km. uzaklıktadır. Yolu stabilize olup, 1.5 km’dir. Yolun asfaltlanması ve gölün ıslahı halinde yerli ve yabancı turistlerin ilgisini artıracaktır. Bingöl’ün turizmi doğa güzelliklerine dayanır. Yüzen Ada da tamamen doğaldır. Göl’ün üç tarafı dağlar ve tepelerle çevrilmiş düz arazi üzerinde bulunan krater göl konumundadır. Göl’ün şimdiki alanı 300 m2′ nin üzerindedir. Islahı halinde 500 m2′den fazla olur. Gölün derinliği 50 metreden fazla olduğu sanılmaktadır. Göle devamlı akıntı olduğu tespit edilmiştir. Gölün altından ve kemerlerinden giren su, gölün alt tarafından, gölden daha aşağıdan dereyi beslemektedir. Ufak ufak kaynaklar bu görüşü teyit etmektedir. Yaz ve kış aylarında su seviyesi aynı kalmaktadır. Su tatlı ve berrak olup, herhangi bir madensel tuz ihtiva etmemektedir. Balık yetiştirmek mümkündür. Gölün ortasından hareket eden üç ada vardır. Adalar göl içinde bağımsızdır. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket etmektedir. Adanın üzerinde 4-5 tane bodur ve dış budak ağacı mevcuttur. Çevredeki bitkiler gölün mevcut suyu ile beslenmektedir. Ada üzerinde bulunan ot kökleri sarılıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumdadır. Ayrıca Göl’ün ortasında bulunan adanın yapısı incelendiğinde çayır, ayrık ot ve suda yetişen çeşitli bitkilerin ada üzerinde mevcut olduğu görülmektedir.
Göl’ün çevresinde de çeşitli bitkilere rastlamak mümkündür. Yeşil alanın dışında kalan arazi gölden çok yüksektir. Çevresi meşe ve yeşil alan ile kaplıdır. Balık yetiştirmek mümkündür. Gölün ortasından hareket eden üç ada vardır. Adalar göl içinde bağımsızdır. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket etmektedir. Adanın üzerinde 4-5 tane bodur ve dış budak ağacı mevcuttur. Çevredeki bitkiler gölün mevcut suyu ile beslenmektedir. Ada üzerinde bulunan ot kökleri sarılıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki Kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumdadır. Ayrıca Göl’ün ortasında bulunan adanın yapısı incelendiğinde çayır, ayrık ot ve suda yetişen çeşitli bitkilerin ada üzerinde mevcut olduğu görülmektedir. Göl’ün çevresinde de çeşitli bitkilere rastlamak mümkündür. Yeşil alanın dışında kalan arazi gölden çok yüksektir. Çevresi meşe ve yeşil alan ile kaplıdır.
Bingöl Adetleri, Gelenek ve Görenekleri
Her toplumun kendine has adet ve inanışları vardır. Yöremizde geçmişten günümüze gelen ve halk arasında var olan, töreler, adetler, inançlar halk tabipliği az da olsa itibar görmektedir.
- Yeni doğan çocuğun kırkı çıkmayıncaya kadar evden çıkarılmaz, o ev komşulara ateş vermez.
- Yeni doğan çocuğun kulağına ezan okunur.
- Karga (Saksağan) kapıda öterse uğursuzluk getirir
- Eve yeni gelen gelinin kayınbaba ve kayınbiraderlerle konuşması ayıplanır.
- Aile büyüklerine karşı çocuğu kucağına alma, onunla ilgilenme ve sevme hoş karşılanmaz.
- Güneş ve ay tutulmalarında ezan okunur ve iki rekat namaz kılınır.
- Kesilen tırnaklar toprağa gömülür.
- Köpeklerin uluması uğursuzluk getirir.
- Cuma günleri yaş odun kesilmez,ekin biçilmez
- Ölü evinde üçgün yemek pişirilmez
- Yeni doğan bebeğin kesilen göbeği cami duvarına konursa çocuk din alimi, okul duvarına konursa tahsilli olur.
- Sarılık hastalığına yakalanan kimselere sarı boncuk veya altın takılır, sarı elbise giydirilir.
- Cuma günleri çamaşır yıkanmaz.
- Nazardan korunmak için mavi boncuk veya muska takılır.
- Bazı çıbanları patlatmak , içindeki iltabı çekmek için üzerine soğan veya geniş yapraklı bitki(yörede Pelhaves denilen yaprak konur)
- Armut ve elma ağaçları çok çiçek açarsa o yıl kar yağar.
- Geceleri hava bulutlu olup içinde kırmızılık varsa yağış olmaz.
- Bulutlar doğuya doğru kayarsa hava güneşli olur, Batıya kayarsa yağış olur.
- Kuşlar sürü halinde ağaçların tepesine konarsa o yıl kışın erken geleceğine ve şiddetli geçeçeğine inanılır.
- Geceleyin aynaya bakmak uğursuzluk getirir.
- Akşamları evi süpürmek bereket kaçırır.
- Yolculuk yapanların arkasına su dökülür.
- Arının soktuğu yere çamur sürülür,Sıcak taş ve demir bastırılır.
- Gün batımından sonra tırnak kesmek uğursuzluk getirir.
Bingöl El Sanatları
Mahalli El Sanatları
Bingöl’de mahalli el sanatları daha ziyade dokuma ve örgücülüğe dayanmaktadır. Zira Bingöl ve yöresinde halkın en önemli kaynağı hayvancılık olduğu için geleneksel el sanatlarında da bu unsurun tesirini görmek mümkündür. Dokuma ve örgücülüğün yanında, ağaçtan ve topraktan yapılan el sanatları da yaygınlık göstermektedir. Ancak bugün geleneksel el sanatları gelişen teknoloji ve şehirleşmeyle birlikte yavaş yavaş yok olma eşiğindedir. İnsan elinin emeğiyle yapılan sanatlar yerini makinelere bırakmak zorunda kalınca el sanatları da işlerliğini kaybetmiştir. Yalnız Bingöl’de (bilhassa kırsal kesimlerde) hala mahalli el sanatlarına rastlamak mümkündür. Özellikle dokuma ve örgücülük az da olsa çömlekçilik varlığını korumaktadır. Kent merkezlerinde halı dokuma tezgahları ve kursları açılarak halıcılık faaliyetleri bir plan çerçevesinde sürdürülmektedir. Kırsal muhitlerde ise halk öncelikle kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla halı, kilim, palas, çorap, eldiven, heybe, keçe ve çömlekçilik ile ağaçtan yapılan tahta kaşıklar, hamur tekneleri, oklava ve kaval gibi mamulleri geleneksel olarak kendi el becerisi ve sanat zevki ile üretmektedir. Bingöl’de özellikle kırsal kesimde yaptığımız inceleme ve gözlemler neticesinde en yaygın olarak sürdürülen mahalli el sanatlarını yapıldıkları malzemelere göre nazarı dikkate alarak şöyle sınıflandırmak mümkündür.
Hayvansal Ürünlerden Yapılan El Sanatları
Halkın çoğunun bu yörede hayvancılıkla uğraştığını ve dolayısıyla da hayvansal ürünlerden faydalandığı bilinmektedir. El sanatlarında dokuma ve örgücülük için hayvanın yününden yararlanılarak üretilen başlıca ürünler şunlardır:
Halı
Bingöl’de halıcılık işi genellikle sonbahar ve kış aylarında devam eder. İlkel dokuma tezgahlarında üretilen halıların yanı sıra son yıllarda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünün açmış olduğu halıcılık kurslarında modern tezgahlarda çağa uygun, kaliteli halı üretimine başlanmıştır. Halk Eğitim kurslarında özellikle Hereke ve Isparta tipi halı çeşitleri dokunmaktadır. Üretilen halının kalitesi kullanılan yünün cinsi, dokunuştaki incelik ve maharet, desen ve boyamalardaki estetiğe göre değerlendirilir. Bingöl halılarında hakim olan renk kırmızıdır. Halılarda kullanılan motif ise daha çok çiçek, deveboynu, elibelinde, geometrik şekiller ve diğer bitkilerin şekilleri motifleridir. Halının yapımında kullanılan yün ise iyice temizlendikten sonra çıkrıklar ve kirmanlarla kullanışlı hale getirilip dokumada kullanılır.
Kilim
Yöre insanının yüzyılların verdiği tecrübe ve maharetle ürettiği Bingöl kilimlerinde tabiatın güzellikleri ve renk cümbüşleri bir estetik anlayış ve sanat zevki hakimdir. Kilimlerde güneşin doğuşu canlı hayvan resimleri bitki motifleri ve simetrik veya geometrik desenler kullanılır. Kilimin yapımında kullanılan yün tabii renginde yada yerli boyalarla boyanarak uygun hale getirilir. Kilimin dokumasında halıdan farklı olarak ilmikler atılmayıp çözgü iplerinin arasında masura geçirilir ve kerkitle sıkıştırılır. İmal edilen kilimler oda süslemeleri yatak örtüleri ve namazlık olarak kullanılır.
Heybe
Umumiyetle omuzda, at, eşek vb. yük hayvanlarında yük taşıma aracı olarak kullanılan heybe birbirine yapışık iki torbadan ibarettir. Eşya ve yük taşımak için yapıldıklarından dokumaları çok sağlam olarak yapılır. Yörede atın terkisinde eğere bağlanır. Heybe, palas ve kilim parçalarından yapılır. Tezgahı basit olup, kilim ve palas tezgahlarında dokunur. Çözgü ipleri yünden ve keçi kılından olur. Desenleri kilim ve palas desenlerinden pek farklı değildir.
Keçe
Beyaz veya kırmızı kuzu yününden yapılır. Yapımına geçmeden önce yün ayıklanıp yıkanır. Güneşte kurutulan yün kilim üzerine serilir. Serme işlemi sonrası kilim ile beraber rulo yapılır. Rulo yapılan yün ısıtıldıktan sonra düz bir zemin üzerinde güçlü ve kuvvetli dört erkek tarafından bir gün devamlı ara vermeksizin ayaklarla yuvarlanarak dövülür. Dövülme işinden sonra rulo açılır düz bir zemin üzerinde kurutulmaya bırakılır. Yapılan keçe evlere üzerinde oturmak için serilir. Bunun dışında dikdörtgen biçiminde dikilip soğuk günlerde çobanlara giydirilir.
Çorap
Genellikle koyun yününden yapılır. Çorapların üzerinde halkın zevk ve sanat anlayışını yansıtan motifler kullanılır. Renk olarak en çok beyaz renkte olan çoraplar siyah ve kırmızı yünden de yapılmaktadır. Motif olarak bitki, hayvan ve eşyalarla ilgili şekiller ve simgeler kullanılmıştır. Çorap yapımına üç şişle başlanır. Yapılışı 4cm’ye ulaştığı zaman şiş sayısı beşe çıkarılır. Yörede kış şartları şiddetli ve uzun sürdüğü için hemen hemen her evde çorap örme işi yapılır. Çorapların ağız kısmına istenilirse püsküllerde takılır.
Eldiven
Eldivenin örümü de çorap örümü gibidir. Çoraplar ya beş parmakla örülür yada tek çıkıntılı olarak örülür. Genelde beyaz ve kahverengi kullanılıp, sade veya desenli de yapılabilir. Desen olarak genelde çiçek şekilleri veya diğer bitki şekilleri kullanılır. Parmak uçlarına ve ağız kısımlarına da istenilirse püsküller takılarak süs verilebilir. Yukarıda belirttiğimiz dokuma ve örgücülükten başka Bingöl’de kadınların ve genç kızların yaptıkları elişleri de oldukça yaygınlık göstermektedir. Özellikle simle kumaşlara işlenen süsleme biçimi ile yazma ve yemeni uçlarına, laçık uçlarına yapılan çiçek motifli oyalar yörede sıkça rastlanan diğer el sanatlarıdır. Ayrıca el yapımı masa örtüleri, sehpa örtüleri gibi dantele dayanan ürünler de dikkati çekmektedir.
Ağaçtan Yapılan El Sanatları
Ağaç işçiliğine dayanılarak yapılan el sanatları içinde en çok dikkati çekenler şunlardır:
Dekik
Bingöl’e özgü olup “dekik” olarak tabir edilen bir tür çoban çalgısıdır. Çok eskilerden beri Bingöl’de yapıldığı söylenen dekik, top biçimindeki yuvarlak bir ağaç parçasının içinin oyulması suretiyle yapılır. İki yanında iki delik olup bunlardan bir sigara kağıdı ile kapatılarak nefesle çalınır. Böylece ahenkli bir sesi çıkarması sağlanmış olur. Dekik özellikle Genç ilçesi Çaytepe ve civar köyleri ile Kiğı ilçesi köylerinde hala yapılmaktadır.
Kaval
Türk halkının müziğinde kullanılan üflemeli bir çalgı olan kaval dilli ve dilsiz olmak üzere iki biçimde yapılır. Gürgen ve şimşirden yapıldığı gibi kamıştan da yapılır. Gürgen ve şimşirden yapıldığı gibi kamıştan da yapılır. Özellikle çoban çalgısı (zel) olarak yörede çokça kullanılırı. Eski devirlerde ildeki ustalarca sıkça yapılmasına rağmen günümüzde bu el sanatı da giderek zayıflamaya azalmaya başlamıştır. Kaval Anadolu’nun pek çok ilinde olduğu gibi Bingöl’de de halkın muhayyilesinde, sanat anlayışında mühim bir yere sahiptir. Zira bir çok hikaye ve efsanede bahis mevzu olur. “Kara Koyun” efsanesinde çoban bolca tuz yedirilen ve birkaç gün susuz bırakılan kara koyunu su içmekten caydırmak ve ağanın güzel kızını almak için kavalını ustaca alıp herkesin olamayacak bir şey dediğini yapmayı başarır. Kavalıyla, duygu dolu ezgileriyle kara koyunu etkileyip su içmekten vaz geçirir.
Kaşık ve Kepçe
Kaşık ve kepçeler önce kaba şekilde kesilip, yontulmuş ağaçlardan yapılır. Daha sonra üzerleri işlenip cilalanır. Ancak bu işlemeli ve cilalanmış kaşıklar zamanla yerlerini sade, desensiz tahta kaşıklara bırakırlar. İşlemeli olanlar daha ziyade sergi için veya vitrinlik eşya olarak kullanılmak için yapılırlar. Yöredeki köylerin çoğunda hala tahta kaşık ve kepçeler yapılıp mutfak aksesuarında yerlerini muhafaza etmektedirler. Fakat modernleşme ve sanayileşme ile birlikte artık eskisi gibi tahta kaşık ve kepçeler el emeği göz nuru ile üretilmeyip geleneksel özellikleri yavaş yavaş yitirmeye başlamıştır. Metal kaşık, çatal ve kepçe gibi mamuller yaygınlık kazanmıştır. Ayrıca Bingöl’de bu ağaç işlemelerinin yanında yağ, bal ve hamur tekneleri ile yöreye özgü imal edilen çeyiz sandıkları da yapılırdı. Özellikle Cumhuriyet öncesinde bu el sanatları halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yapılırdı. Bu el sanatları içinde bilhassa çeyiz sandıkları ustaların ince sanat anlayışı ve yılların verdiği tecrübe ile çok estetik bir görünümde imal edilirdi. Değişik desenler ve oymacılık motifleri işlenip istenilirse boyalanarak kullanıma hazır hale getirilirdi. Yine yörede çocuklar için ağaçtan yapılmış araba, beşik ve oyuncaklar ile çiftçilikle uğraşan halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak saban, döven, harman savurma v.b. tarım aletleri de çokça yapılan el sanatlarındandır. Kırsal yerleşim birimlerinde bu el yapımı mamullere hala rastlamak mümkündür.
Topraktan Yapılan El Sanatları
Topraktan yapılan el sanatları kullanılabilecek ve kolaylıkla yoğrulup şekillendirilebilecek özel bir çamurdan yapılır. Yumuşak ve işlenebilir halde bulunan toprağa çeşitli teknikler uygulanarak bazı biçimler verilir. Bu tarz malzemenin kullanılmasıyla yapılan el sanatları içinde çömlekçiliğe dayanan çeşitli boy ve biçimlerde destiler, küpler, tava ve tencereler ile toprak ve taşın malzeme olarak kullanılmasıyla yapılan ekmek tandırları dikkati çekmektedir.
Tandır
Halkın ihtiyacına yönelik olarak topraktan ve taştan yapılan ekmek tandırları bir tür fırın görevi görmektedir. Tandırda pişirilen ekmeğin kendine has bir lezzeti vardır. Hala bir çok kırsal kesimde olduğu gibi kent merkezlerinde de bu tandırlara rastlamak mümkündür. Çömlek yapımında olduğu gibi tandır için de kolay yoğrulup şekil alabilecek özel bir toprak kullanılır. Bu toprak yoğrulup içine biraz da saman karıştırılarak dayanıklılığı ve yapışkanlığı sağlanmış olur. Yoğrulan çamur çubuklar halinde üst üste dizilerek kaynaştırılıp 70-80 cm civarında bir yükseklikte çanak haline getirilir. Bu çanak ağız kısmından dibine doğru genişliği artacak şekilde olup, tabanında da ön tarafa doğru bakan bir tünelciği vardır. Bu tünelcikten tandırın külü alınır, temizliği yapılır. Yapılan bu tandır çanağının etrafı taşlarla örülerek yapısı korunmuş olur. Ekmek pişirilmek istendiğinde tandır odun, tahta gibi yakacaklarla ısındırılır. Normal bir sıcaklığa sahip olan tandırın iç kısmına, çanağına hazırlanan ekmeklik hamur ıslandırılarak yapıştırılır. Bu şekilde ekmekler tandırın çanağında odun ateşi ile pişmiş olur.
Bingöl Halk Oyunları
Bingöl halk oyunları kendine özgü karakteri ile büyük bir beğeni kazanmıştır. Özellikle komşu iller tarafından taklit edilmektedir.Bingöl halk oyunlarının bilhassa Diyarbakır’da oynandığına tanık olmaktayız.
Kartal Oyunu
Bu oyunda Oyuncular, dağlarda sert kayalar üzerinde uçan kartalları andırır. Oyunun, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıktığı rivayet edilir. Karlıova’dan Şeref Meydanı’na doğru saldırıya geçen Rus kuvvetleri ile askerlerimiz ve milis kuvvetlerimiz arasında meydana gelen savaşta galip gelen kuvvetlerimizin kahramanca savaşını öyküler. Savaş meydanında kalan düşman cesetlerine kartalların hücum etmesiyle, kartal oyunu sembolize edilmiştir.
Delilo Oyunu
Oyun kızlı ve erkekli oynanır. Çevrede en fazla oynanan oyunlardan biridir.
Meryemo El ele tutuşarak bir çember yapılır. Tutulan eller içe ve dışa doğru sallanır. İleri çökme hareketleri yapılır. Oyun oynanırken şu türkü söylenir.
Çepik (El Çırpma)
Çok sert figürleri olan bir oyundur. Oyun, yöre insanının tabiat ile olan mücadelesini ve oyuncular arasında bir nevi kuvvet denemesini yansıtır. Oyun; davul, zurna eşliğinde oynanır. Müziğin başlaması ile birlikte sağ ayakla oyuna başlanır. Üç adım öne yürünür, üç adım bitiminde eller çırpılır. Bu hareketlerin bir kaç kez tekrarından sonra eşler birbirlerine dönerek ellerinin içleri ile üçer defa sert bir şekilde karşılıklı vuruşurlar. Bu vurma hareketleri bir kaç kez yapılır
Çaçan
Hareketli bir oyundur. Yörede en çok sevilen ve tutulan oyunlardandır, Ayaklar yeri döverek tempo tutulur ve öne doğru üç sıçrama yapılır. Hareketlerin aynı anda yapılmasına özen gösterilir. Oyun oynanırken en çok şu türkü söylenir.
Diğer Halk Oyunları
Gövend (Halay), Horani, Seyirlik ve Eğlencelik Oyunlar, Sarımsak Oyunu, Darı Sulama, Değirmenci, Muhtar, Kalaycı, Kalkağan Şenliği, Çulapı (Üç Ayaklı Çatal Ağaç) Oyunu, Gelin Oyunu, Cirit Oyunu, Şel Atmak (Taş Atmak)
Bingöl Ekonomisi
Hayvancılık
Büyük ve Küçükbaş Hayvan Varlığı
Bingöl İlimizin yüzölçümünün yüzde 53’ü çayır ve mera alanıdır. Bu özelliği ile ilimiz hayvancılığa son derece elverişli bir durumdadır. Son yıllarda bölge koşullarına bağlı olarak hayvancılık gerilemiştir. Ancak terör olaylarının son bulmasıyla hayvancılık sektöründe yeniden bir canlılık görülmeye başlamıştır. 2000 yılı itibariyle mevcut 160 yaylamızdan 112 tanesi kullanıma açılmıştır. Bu sayı itibariyle yüzde 70, alan itibariyle de yüzde 86 oranına tekabül etmektedir.
Özellikle yazın Erzurum ve Karlıova yaylalarında otlatılan sürüler, kışa doğru Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi Güney illerimize götürülmektedir. İlkbahar mevsiminde ise bu akış tersine dönmektedir.
Arıcılık
Arıcılık üretme istasyonu, 10 Ekim 1978 tarihinde “Üretme istasyon Müdürlüğü” adıyla kurulmuştur.1980 yılına kadar arıcılık, yumurta tavukçuluğu ve tavşancılık faaliyetlerini sürdürmüştür. 1980 yılında arılı kovanların tamamı ağır kış şartları nedeniyle sünmüştür. Daha sonra tavşancılık faaliyetlerine de son verilmiştir. 1984 yılında tavukçuluk ünitesi de lağvedilmiştir. Hindicilik şubesi kurularak hindi palazı üretimine geçilmiştir. 1986 yılında Bakanlık İl Müdürlüğüne bağlı bir kuruluş haline getirilmiştir. Kuruluşun adı da “Arıcılık Üretme İstasyonu Müdürlüğü” olarak değiştirilmiş ve halen arıcılık ve hindicilik faaliyetlerine devam etmektedir.
Ormancılık
İklim ve arazi yapısı yönünden ormancılık için ideal bir yapıya sahip olan Bingöl, Doğu Anadolu Bölgesinin orman alanı en zengin olan illerinden biridir. Ancak ormanların, uzun zamandan beri yakacak ihtiyacının giderilmesinde kullanılması ve hayvancılıkta yararlanılması, bozuk baltalık duruma gelmesi sonucunu doğurmuştur. Tablo-41’de İşletme Şefliklerine göre ildeki orman alanlarının dağılımı verilmektedir.
Madencilik
Yeraltı kaynakları açısından zengin bir il olarak ifade edilmeyen Bingöl ilindeki önemli sayılabilecek maden rezervleri, Genç ilçesindeki demir ve Karlıova ilçesindeki linyit yataklarıdır. Genç ilçesi, Avnik sahasında demir madeni ile ilgili etütlere 1935 yılında başlanılmış olup, 1975 yılından sonra da yoğunlaştırılmıştır.
Ticaret
Bingöl İlinin Ticaretini; yağ, keçi kılı, ham deri, av derisi gibi hayvan ürünleri ile her cins hayvan alım ve satımı teşkil eder. Bunlardan başlıca ceviz, kitre ve çiriş de ticaret maddeleri arasında sayılabilir. Bingöl’de her yıl koyun, keçi ve sığır gibi kasaplık hayvanlar Elazığ, Diyarbakır, Urfa ve Gaziantep gibi büyük merkezlere sürüler halinde gönderilir. Yapağı ve kıl genellikle kırkılmadan hayvanların üzerinde gönderilmekte ise de, bir kısmı da kırkılmış olarak sevk edilmektedir.Eskiden bu bölgelerden Suriye’ye de hayvan ihraç edilmekte idi. Piyasada Urfa yağı adıyla tanınan yağların önemli bir kısmı Bingöl ilinin muhtelif bölgelerinden elde edilen yağlardır.
Bunlar eskiden Urfa’da toplatıldıktan sonra bu ad altında büyük merkezlerde biriktirilmekte idi. Bu iş ile meşgul olan tüccarlar asıl nefis yağların buralardan toplandığını öğrenmişlerdir. Büyük tüccarların adamları yayla ve köylere kadar giderek yağ toplayıp Elazığ ve diğer merkezlere sevk etmektedirler. Av ve hayvan derileri ile bal sevkiyatı daha çok Erzurum’a, kitre, çiriş gibi maddeler İstanbul’a, ceviz de bilhassa Elazığ’a gönderilir. Dokumacılık ev kadınlarının özel olarak çalıştıkları ayrı bir iş kolu olmaktadır. Halkın yüzde 80’i kendi dokumalarını kullanmaktadır. Erkekler çuha kalınlığında kuzu yününden el tezgahlarında dokunarak meydana getirilen kumaşlardan yapılmış elbiseler giyerler, kadınlar ise kendileri için genellikle kahverenginde pamuklu bez dokurlar. Etrafındaki meşeliklerden şehrin odun ve kereste ihtiyacı karşılanmakta, un ise Bingöl suyunun akıntısından faydalanan değirmenlerde üretilmektedir.Şehrin kenarında her Cuma günü pazar kurulmakta, burada her çeşit maddenin alışverişi yapılmaktadır. Bilhassa Bingöl yağları pazarın en önde gelen bir maddesidir. Başta Elazığ olmak üzere Diyarbakır, Gaziantep, Urfa ve Adana’ya satılan hayvan ve hayvansal ürünler arasında Bingöl yağının ticari değeri çok yüksektir. Bingöl, yağını bu iller üzerinden İstanbul’a ve Ankara’ya göndermekte ve ihtiyacı olan maddeleri de buralardan almaktadır.
Sanayi Alt Yapısı
Sanayinin yaygınlaştırılması ve oluşabilecek sanayi tesislerinin planlı bir yerleşme düzeni içersinde toplulaştırılması ve orta-büyük sanayinin tamir ve bakım yönünden sorunlarını gidermek, özel beceri isteyen bazı malların üretimini gerçekleştirmek, sanayi işletmelerine yan sanayi olarak yardımcı olmak, işlevlerini yerine getiren ve özellikle Sanayi alt yapısı açısından önem taşıyan Organize Sanayi Bölgesi ve Küçük Sanayi Siteleri Bakımından Bingöl İli, henüz istenilen düzeyde değildir. Bingöl il merkezinde 154 İşyeri kapasiteli bir Küçük Sanayi Sitesi faaliyettedir.
Bu sitede; 12 hızarcı, 8 mobilyacı, 4 oto lastikçi, 4 akücü, 8 oto elektrik, 26 oto tamir, 5 tornacı, 36 marangoz, 10 oto döşeme, 10 oto boya, 5 oto kaporta, 20 kaynakçı, 6 sıcak demirci olmak üzere toplam 13 meslek gurubunda 154 işyeri mevcuttur. Sitede ayrıca 1 kahvehane, 3 demirci, 2 mobilyacı, 2 bakkal, 1 PTT merkezi, 2 nalbur, 7 oto malzeme satıcısı, 1 lokanta mevcut olup, toplam 700 kişi istihdam edilmektedir. 1990 yılında il merkezinde Organize Sanayi Bölgesinin kurulması kararlaştırılmıştır. Organize Sanayi Bölgesi, 1991 yılında yatırım programına alınmıştır. 1995 yılında etüt ve mühendislik hizmetleri ihale edilmiştir. İlgili firma tarafından etüt ve mühendislik hizmetlerine ilişkin proje hazırlanarak 1996 yılında müteşebbis teşekkül kuruluna teslim edilmiştir. Organize Sanayi Bölgesinin altyapı inşaatı, 25 Mart 1997 tarihinde ihale edilmiştir. 30 Nisan 1997 tarihinde ilgili firmaya yer teslimi yapılmış ve söz konusu firma inşaata fiilen başlamıştır.
İmalat Sanayi
1975 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, imalat sanayi sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 992’dir. Bu sayı, 1980 yılında 1 175’e ulaşmıştır. 1985 yılında 895’e inmiş, 1990 yılında 1936’ya yükselmiştir. 1990 yılında Türkiye’de imalat sanayi sektöründeki işgücü istihdam oranı yüzde 11.9,Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 3.49 iken, Bingöl’de çalışan nüfusun sadece yüzde 1.8′ i istihdam edilmektedir. İmalat sanayinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı ve gelişme hızı açısından bakıldığında durum yine bundan farklı değildir. 1997 yılında cari fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasılada imalat sanayi sektörünün payı Türkiye’de yüzde 21.6, gelişme hızı yüzde 99.1; Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 9.4; gelişme hızı yüzde 23.2 olurken, bu oranlar Bingöl’de sırasıyla yüzde 8.4 ve yüzde 5.3’tür.